Baş çavuşlar ülkenin her tarafında var;
her sektörde
ve her kuruluşta birkaç tane bulunuyor...
Son yıllarda bu daha da artmış durumda.
Bu mesleğe katıldığım yılları bugün gibi hatırlıyorum.
Asil Nadir Kıbrıs gazetesini yeni kurmuştu. Ben de bu kuruluşa polisten emekli olduktan sonra katılmıştım.
Her yere rahat rahat girip çıkıyorduk.
Ancak sonraları ne olduysa oldu, g…… den korkanlar çoğaldı herhalde.
Ve böylece başladı basın mensuplarına baskılar, engeller...

***
Mesela önceleri Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’ne rahatlıkla girip haber yapabiliyorduk. Ta ki 15-16 yıl öncesine kadar.
15 veya 16 yıl öncesiydi, Kıbrıs gazetesinde foto muhabiri olarak çalışıyordum. Lefkoşa Devlet Hastahanesi’nde doktorlar ve hemşirelerin grevi vardı ve o yıllarda beraber çalıştığım arkadaşım Dilek Çetereisi ile birlikte grev haberini yapmak için hastahaneye gitmiştik.
Acil Servis’in önünde şimdi Star Kıbrıs gazetesinin genel yayın yönetmeni olan o zamanın sendikacısı Mehmet Davulcu ile buluştuk.
Mehmet Davulcu bizi grevle ilgili olarak bilgilendiriyordu.
Tam da o sırada hastanenin Acil Servis kapısından bir kedinin çıktığını ve bu kedinin ağzında tuttuğu ve bacaklarının arasında sürükleyerek bir bebek eşi (anne karnında bebekle birlikte gelişen doku) taşımakta olduğunu gördük...
Ve bu olayı hemen görüntüledim.
Dilek Çetereisi bunu görecek de haber yapmayacak olur mu?
Hem de öyle bir haber yaptı ki bomba gibi gündeme düştü...
Ama o günden sonra da bizim hastane haberlerimiz suya düştü.
Ne olsun da hastaneye girebilelim.
Hastanenin başçavuşu, pardon başhekimi basın mensuplarının hastaneye girmesini yasaklamıştı... 
Hatta o günlerde hasta olsak dahi hastaneye zor giriyorduk.

***
O dönemde hastanenin Baş Hekimi Öztekin Öztekiner idi.
Öztekiner beyinin verdiği direktif halen daha yürürlükte.
Hatta bu direktif doğrultusundaki baskılar şimdilerde daha da hat safalara ulaştı...
Özel güvenlik ekipleri girişten itibaren sizi gözaltına alıyor ve üzerinizde fotoğraf makinesi olduğunu gördüğü anda içeri girmeniz mümkün olmuyor.

Geçtiğimiz haftalarda yine hastanede uyarı grevi niteliğinde bir eylem yapıldı. Haberdar Gazetesi Haber Kordinatörü arkadaşım Hamide Topcu ile grevi haber yapmak için hastanenin Poliklinik bölümüne gittik.
Poliklinik bölümünün bütün kapıları sonuna dek açıktı, ancak içeride deyim yerinde ise in cin top oynuyordu.
Kimsecikler yok...
Boş bekleme salonlarının ve koridorların resimlerini bol bol çektikten sonra tam kaçmak üzereydik ki, bir kapı açıldı;
İçeriden kim olduğu belirsiz biri çıktı, elinde de bir siyasi partinin seçim kartları vardı ve bağıra çağıra yanımıza geldi
ve fotoğraf çekmemizi engelemek istedi...
Biz işi alttan almaya çalıştıkca o daha da abartarak üzerimize yürümeye başladı.
“Siz nasıl fotoğraf çekersiniz; hastanede fotoğraf çekmenin yasak olduğunu bilmiyor musunuz, fotoğraf çekmenize ben müsaade etmiyorum” diyerek bağırıyordu...
Elinden gelse bu başçavuş da bizi tutuklayacak.
Ama bu başçavuş çok kızgındı;
herhalde bu ‘kıdemli’ başçavuştu...

Not: Bu arada ‘başçavuş’un Kıbrıs’ta çok kullanılan bir tabir olduğunu bilenler bilir ama biz yine de bir yanlış anlamaya meyil vermemek için gerçek ‘başçavuşlar’ın affına sığınıyoruz...