Yoğun çaba göstererek kazandığı paranın, patates gibi en temel gıda maddesine yetmemesi, gelir adaletsizliği ve ekonomik sorunların halkın yaşamına ne denli yansıdığını açıkça ortaya koyuyor. Artık bunun daha daha açık bir ifadesi olamaz. Bu durum, ülkenin ekonomik yapısında emeğin değersizleştirildiği ve enflasyonla artan fiyatların, halkın geçim koşullarını zorlaştırdığı bir tabloya çeviriyor.
Artan gıda fiyatları, halkın alım gücünü zayıflatıyor. Patates gibi temel bir besin maddesinin fiyatının dahi hızla yükselmesi, düşük gelirli vatandaşların bütçelerini ciddi şekilde zorlar hale geldi. Enflasyon, özellikle asgari ücretle geçinmeye çalışan ya da dar gelirli aileleri derinden etkileyerek, gelirlerinin büyük bir kısmını gıda ve temel ihtiyaçlara harcamalarına neden oluyor. Bu durumda, emeğin satın alabileceği ürün miktarı azalırken, çalışanlar için temel ihtiyaçlara ulaşmak dahi bir lüks haline geldi sayenizde.
Temel bir gıdanın alınamaz hale gelmesi, yalnızca ekonomik değil, sosyal bir sorun haline de geldi. Yetersiz beslenme, düşük gelirli ailelerde özellikle çocukların sağlığını tehdit ederken, aynı zamanda bireylerde güvensizlik ve gelecek kaygısı yaratıyor. Alın terinin karşılığını bulamaması, bireylerde umutsuzluk ve sosyal huzursuzluğa yol açarak, ekonomik krizin psikolojik etkilerini de artırıyor. Bu durumda, gelir adaletsizliği ve emeğin karşılığını bulamaması, toplumun geniş kesimlerinde sosyal adalet talebini yükseltiyor. Ama o kadar yükseltiyor ve orada kalıyor. Çare bulmak ne mümkün.
Koltuk kavga, sıra ve oturma telaşlarından başlarını kaldıramayanların, umurunda dahi olmayan , eşitsizliğin en büyük örnekleri kendileri olan yetkilerin zerre kadar kafalarında, planlarında , ve geleceklerinde bu tolum , bu emekçi yoktur olmayacakta. Bırakın artık şu halk için varız vaazlarını. Sizler dışarıda olan bitenden hep haberdar ama bi haber yaşayan yetkili sıfatında resimde ön sırada var olmaya çalışan kendilerine deva olanlarsınız. Sağlık yerlerde, eğitim eksik, ekonomi artık millet battı. Gıdaya erişim zor da zor.
O çıkar kavağalarınızdan, başınızı bir kaldırıp ülkenin batışına , sağlığın yok oluşuna çare olsanız. Ama yok diyoruz ya önce cepler dolacak. Önce huzur, konfor , rahatlık sizlerin olacaktır. Sizler gram memleket endişesi olmayan insanlarsınız. Ölen öldüğü yerde, kalan sağlar bizim. Uyuşturucu peynir ekmek gibi her yerde. Sağlık malumunuz. Eğitim parası olana. Mecliste birbirlerini yiyenler, dışarda aç insanından bi haber.
Denetimmiş yıllardır aynı terane gidiyor. Hangi denetimden söz ediyorsunuz sizler . Denetim bu ülkede hep yapancı bir kural, her uygulanmayan ama telaffuzda eksik olamayan tek şey. Ney işte ne olduğunu bilmediğimiz için adlandırmakta zorlanıyorum. Zoru zor yapmakta , imkansıza elini süremeyen, kendi menfaati için uğraşan yönetimle gemi yüzdürmediler. O gemi su alalı çok oldu ama ne yazık ki delik , açık, defo kapatmakta üstelerine yoktur. Gereksiz ne var ise, hepsi ülkede mevcut. İnsanından, makamına, yapısından, yoluna kadar.
Hatırlatmak gibi olmasın , tabi ki ne hadimizde değil mi ama yine de söylemeden geçemeyeceğim. Yöneticiler, halka hizmet etme yükümlülüğü taşır. Halk, temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek, refah seviyesini artırabilmek ve yaşam kalitesini iyileştirebilmek için yöneticilerden çözüm bekler. Halkın sorunlarına duyarsız kalan, kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden ve makam hırsına kapılan yetkililer, toplumda yalnızca güven kaybına yol açmakla kalmaz, aynı zamanda sosyal barışı da tehdit eder. Yöneticilerin, halkın yaşam mücadelesini anlaması, onların sesini duyması ve onlara gerçek anlamda çözüm sunması, toplumsal huzurun sağlanması açısından kritik öneme de sahiptir.
PATATESİ YİYEMEYEK HALE GELEN HALK
GÜNÜ GELİNCE CEVABINI VERECEKTİR…