Askerlik adam olacağımız yer, tüm boş işlerimizi ve serkeşliğimizi bırakıp hayatımızı disipline edeceğimiz peygamber ocağı(!)

Anadolu'da böyle derler, devlet halk için felsefesini bırakıp, halk devlete köle olsun mantığının yerleştiği ta o cumhuriyetin ilk kurulduğu zamana dayanır bu.

Askerin peygamber gibi görüldüğü ve memlektte ‘ettiği ettik öttürdüğü düdük’ olmaya başladığından beri askere gitmeyene kız dahi verilmez. Kimse çıkıp yahu bu ne iş, niye biz kölesi miyiz bu askerin, asker bizim güvenliğimizi sağlamak için kurulmadı mı, onların maaşını biz vermiyor muyuz,  bize hizmet esin diye kurduğumuz bu kurumun biz hizmetkarı olduk demedi..

Diyemedi, çünkü büyük beladır bunu demek, büyük suçtur.

Hapislerde süründürürler, fitil fitil burnundan getirirler bunu. Vatana ihanete kadar bile götürürler, faili meçhula kurban gitmezsen şanslı say kendini. Adamların tanrılığına söz ediyorsun, büyük bir güç elde etmişler bunu verirler mi kolay kolay.

Ne demek vicdani ret?  Askerin otoritesine başkaldırmadır. Kolay mı bu? canına okurlar.

Peygamber ocağıdır askerlik ama ‘peygamber’ kelimesinin taşıdığı o tinsel anlamla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Genelde Kemalisttirler ve subay olacak kişinin ilk idrak etmesi gereken şey ise: ‘peygamber ile Atatürk bir nehirde boğulacaksa ilkin Atatürk kurtalıcak’… Bunu benimsemeyen kişi her ne olursa olsun subay olamaz(subaylık mülakatına gidenlerin anlatımıdır)dır.

Peygamber ocağıdır ama, orada anana, avradına sövmek çocuk işidir. Dayaklar sıradandır. Diskolar disiplinsiz olanları bekler ve öldürmeler, hem de suçsuz yere… Üst rütbeli askerlerin kızları ve eşlerine hizmetkarlık yapan nice erler, ve günlük işlerinde kullanılan askerlik ocağının mehmetçikleri.

En önemlisi de şehitsin askerde hayatını kaybedince, memleketini, namusunu koruyunca şehitsin tabi. Nato üyesisin mesela, en pis işlerine ‘sen kahramansın sen git’ zırvalıklarıyla gönderirler, senınle uzaktan yakından alakası olmayan Kore ye savaşa git öl, sakat kal şehit ve gazisin, Afganistan'a git hayatını kaybet keza aynı şey,
Kendi ülkende çirkin bir savaşın içine gir kardeşinle savaş (ne gariptir genelde askerde ölenler hep fakir fukara çocugu) öldür kahraman ol, öl şehit ol.

Emperyalist devletlerin çıkarları uğruna ocağına ateş düşsün, acıların yerin yedi göğüne sığmasın gelip bir madalya ve şehit desinler.

Diyelim ki; öldürmek istemiyorum kimseyi, mesela kendi ülkemin dışında başka topraklarda işim yok diyorum, silahı elime almak istemiyorum, savaşa ve savaşın hazırlıklarını kabul etmiyorum, silahsız ve savaşsız bir dünya istiyorum…

Bunu mantıklı ve makul görmemek için sizin kaç sebebiniz olur? Bence hiç, koca bir hiç hem de sizin bile içine rahatlıkla sığacagınız kadar büyük bir hiç. Dünyanın ileri devletleride benim gibi düşünüyor onlarda ‘vicdani ret’i insan hakları çerçevesinde görüyor ve insanlarina bu hakkı tanıyor, o halde bizim hala bunda diretmemizin sebebi, bunu suç görmemizin sebebi nedir?

Bu çağ dışı uygulamanın en kısa süre çözüleceğini umut ediyorum ve Kıbrıs'ta ‘vicdani ret’in sembol ismi sevgili Murat Kanatlı'ya gönülden desteklerimi açıklıyorum. Murat beyin mücadelesinin iyi sonuç verip tüm diğer ‘vicdani ret’çilere güzel bir emsal teşkil etmesini bekliyorum…