Son zamanlar da hırsızlık, toplumumuzun en ciddi sorunlarından biri haline gelmiştir. Her gün artan hırsızlık olayları, tanıdığımız veya tanımadığımız insanların bu suçlara karışması, bireylerin güvenlik duygusunu zedelemekte ve de dahi bizleri derinden üzmektedir. Bu durum, sadece maddi kayıplara yol açmakla kalmayıp, aynı zamanda toplumsal huzursuzluk ve güvensizlik gibi derin etkiler de yaratıyor  bizler üzerinde. Hırsızlığın son zamanlar da yaygınlaşması akıl alır gibi değil. 

Ne zaman sosyal hesaplarımıza baksak, ya bir iş yeri soyulmuş oluyor, ya bir kurum vurguna uğramış oluyor. Çok üzücü olaylar bunlar. Hırsızlığın bu kadar yaygınlaşmasının nedeni  nedir? Hiç kimse bana ekonomik zorluklar, yoksulluk ve geçim sıkıntısı denesin. Çalınan bir ekmekten söz etmiyoruz. Milyonlarca vurgunlardan , rüşvetlerden söz ediliyor. Yine aynı yere geliyoruz. DENETİMSİZLİK bu ülkenin bütün sorunlarının tek sorumlusu DENETİMSİZLİKTİR. 

Kimse kimseye güvenemez hale geldi. Soyulan iş yerleri, çalınan kurumlar, marketçiler, hata ve hatta komşu komşuya güvenemez hale geldi. İçler acısı bir durumdayız. Hele bir de bu haberlere konu olan insanların, bir zamanlar bir sebepten dolayı tanıdığımız insanlar olunca derinden bir sarsılıyoruz. Hem toplum hem de bireysel olarak çok kötü bir psikolojiye sahip oluyoruz. Huzur ve güven sıfırlanıyor. Aile içi sorunlar, eğitim eksiklikleri ve kötü sosyal çevre koşulları,denetimsizlik ve benzeri faktörler bireylerin suça yönelmesine yol açıyor ne yazık ki. 

Bu tür olayların en başta önlenmesi DENETİM ve KONTROLDEN geçiyor. Hukuki boyutta ise , hırsızlık  suçuna yönelik caydırıcı cezalar, bu tür suç oranlarını azaltabilir. Etkili bir ceza sistemi, suçluların suçu tekrar işlemelerini de engelleyebilir sanırım. Hızlı yargılamanın da suçların hızlı ve adil bir şekilde yargılanması, toplumda güvenliği artırır ve suçluların cezasız kalmasını engeller. Adalet sistemi reformları, suçluların cezasız kalmadan hesap vermesini sağlar. Bunun da bu tür suçların tekrarlanmasını büyük ölçüde azaltır. 

İleride yargılamak üzere teminata  bağlanıp serbest bırakılması, toplumda ciddi bir inanc kaybına da sebep oluyor. Bir çok travmalı  ve psikolojik sorunlu bireylerde ise “Nasıl olsa bir şey olmaz” havası da yaratıyor ne yazık ki. Bunun ispat da sürekli durmandan aynı suçların işleniyor olmasıdır. Ayrıca bu tür  suçlara  yönelik ağır cezaların uygulanması, genel olarak suç oranlarının düşürülmesine katkıda bulunabilir. Ağır ceza tehdidi, özellikle suça meyilli bireylerin suç işleme kararlarını gözden geçirmelerine neden olur ve suç işleme olasılığını azaltır. Böylece, toplumda daha güvenli bir ortam sağlanabilir.

Toplumca her türlü darbeyi yiyoruz ve sağlıksız insan topluluğuna dönüşüyoruz. "Çalmak yerine istemeyi öğreniniz" anlayışını artık benimseyin. Bu bireylerin dürüst ve etik sınırlar içinde ihtiyaçlarını karşılamalarını teşvik eden önemli bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, toplumsal güvenliği artırır, kişilerin karakterini destekler ve eşitlik ile adaletin sağlanmasına büyük rol oynar. Eğitim, sosyal destek ve açık iletişim gibi stratejilerle bu anlayışın yaygınlaştırılması, toplumda daha sağlıklı ve güvenli bir ortam yaratılmasına yardımcı olacaktır. 

LÜTFEN ARTIK GEREKENLER YAPILSIN VE HEM TOPLUM, HEM DE BİREY OLARAK BU HASTALIKLI OLAYLARDAN UZAK KALALIM…