Gündem Kıbrıs Genel Yayın Yönetmeni Çiğdem Aydın'ın köşe yazısı...

Geçmişten bugüne gerek milletvekilliği döneminde gerekse Başbakanlığı döneminde ve sonrasında uzun yıllar birlikte çalışma fırsatı bulduğum, gazetecilik mesleğini icra ederken bana çok şey kattığını söylemekten geri kalmayacağım isimlerden biri sevgili Ferdi Sabit Soyer. Kendisini yine konuk olarak ağırlama şerefine hâsıl oldum. Nerdeyse iki yıldır birlikte uzun bir sohbet yapma fırsatımız olmamıştı. 
Telefonda hatır sormak dışında… 
Program öncesinde örnekler vererek geçmişten bugüne Kıbrıs Türkünü değerlendiriyor. 1980’li yıllarda bir kamu memuru devleti çalmış, kanıtlanınca da hızla görevden alınmış. Buraya kadar günümüzde de son dönemlerde yapılıyor. 
Peki ya sonra ne olmuş biliyor musunuz? 
Bu ilgili kamu memuru ismi hala kendisinde gizlidir. Bu kamu memurunu özellikle Lefkoşa’da herkes duymuş, işinden görevinden men edilmiş ama cezası toplum vicdanında bitmemiş. Bir gün Ferdi bey babası ile Lefkoşa’da sokakta yürürken tabi nüfusta az, bir adamı görmüşler kimsenin selam vermediği, görenlerin başını başka yöne çevirdiği ve suratına dahi bakmadığı o adamı fark edince babasına sormuş; “Kimdir bu adam, neden herkes başını başka yöne çeviriyor, neden kimse selam vermiyor?” 
Babasının kedisine verdiği yanıtı 40 yıldır unutmamış olsa gerek ki, bu yaşanmışlığı yıl 2024 bizlere anlatıyor Ferdi bey... 
Babası Ferdi beye dönerek şu yanıtı vermiş; “Bu namussuz Fukara çocukların “HAKKINI” yedi. Fukara çocuklar... “HAK YEDİ” aklında şimşek etkisi yaratmıştı o günlerde o küçük çocuğun belli ki. 
Ama daha fazlası kimsenin o “HAK” yiyen adamın yüzüne bakmamasıymış. 
Bugünlerde hak yiyenlerin yüzüne bakmamak hak keza bazılarının önlerinde düğme iliklemek zorunda kalıyor Kıbrıs Türki ve niceleri. 
Bu yaşanmış gerçeği sizlerle de paylaşmak istedim. Çünkü 1980’li yıllardan bugüne 2024’lere kadar KKTC büyüdü, büyüdü, büyüdü... Yüz ölçümü olarak değil ekonomik olarak, kalkınma olarak, nüfus olarak. Okullar yapıldı çoğaldık, Hastaneler yapıldı; özelinden tutun devletine kadar… Bankalar kuruldu, İnşaatlar yapıldı,  Oteller açıldı, yollar yapıldı, Ercan havaalanı uluslararası düzeye taşındı, üniversitelerimizle dünyaya ses verdik, televizyonlar, radyolar gazeteler ve son dönemlerin trendi sosyal medya hayatımızda önemli yer tuttu. 
Ülkemiz bu kapsamda büyüdü ama sanırım yukarıda verdiğim örneğe bakıldığında biz küçüldük. 
Kalabalıklaştıkça kaybolduk, kaybolmuş bir halkın ise gerek ekonomide gerekse milli şuurda ve Kıbrıs konusunun öznesi olmak da bulmak da güçleşiyor. 
Kıbrıs konusunun öznesi olan bir halk olmaktan hızla uzaklaşırken, görkemli törenler,  görkemli resepsiyonlarda şehitlerimizi anmaya devam ediyoruz. Umutsuzluk ve moralsizlik toplumun genelinde hâkimiyet sürerken bizim için mücadeleyi ise Ankara’ya teslim ettik. 
Şüphesiz ki Sn. Recep Tayyip Erdoğan artık Dünya liderleri arasında önemli bir isim önemli bir siyasi figürdür. Elbette Türkiye’miz ve soydaşlarımız bizlerin nefes borusudur ve değişen nesiller için de öyle olmalıdır. Peki, bizleri yönetenler bu mantalite için ne yapıyoru konuşmak gerek. 
Bu kanaate de yine Sn. Ferdi Sabit Soyer ile gerçekleştirdiğimiz mülakattan vardığımı söylemeliyim. TBMM’de alınan KKTC kararını büyük bir mutlulukla karşıladığını söylüyordu. Cümlenin tamamlanmasını bekledim soru sormak için. Soyer, “Federasyonu kaldırıyorum dediğinizde anayasayı da kaldırmanız lazım. Eğer hukuki temele bir mücadele dayanmazsa, bu olmaz. TBMM’nin çıkardığı tezkere benim çok hoşuma gitti. Eğer sen bunları kaldırırsan garantörlük hakların da kaldırırsın. Garantörlük adanın anayasal haklarını korunması içindir. O zaman garantörlüğü tartışma konusu haline getirirsin” ve ekliyor 1960 Garanti ve İttifak Anlaşmasına vurgu yapıyor. 
Şunu söylemeliyim 1960 Garanti ve İttifak antlaşmasını en son ortaokulda okumuş ve bu konuda dönemin KIBRIS TARİHİ öğretmeninin istemi üzerine tarihsel bir kompozisyon yazmıştık. Belki de yeniden okullarda derinlemesine okutulma zamanı gelmiştir... 
Çünkü tarihlerini unutan toplumlar yok olmaya mahkûmdur...