Duygu Zengin Paşa yazdı...
Doğal güzellikleri ve eşsiz mimarisiyle her adımda tarihin izlerini taşıyan Dipkarpaz’da yaşamak, bambaşkadır.
Yeşilin ve mavinin onlarca tonuna ev sahipliği yapan bu eşsiz coğrafya, farklı kültürlerin bir arada yaşadığı ve doğayla bütünleştiği nadir bölgelerden biridir. Dipkarpaz, sahip olduğu bu değerlerle tam anlamıyla bir turizm cennetidir. Ancak bu avantajlarımızı doğru, sürdürülebilir ve çevreye zarar vermeyecek şekilde değerlendirmeliyiz.
Bölgemizin turizm geleceğini şekillendirmeli ve en önemlisi geliştirmeliyiz.
Günümüzde turizm, sadece bir seyahat olgusu değil; aynı zamanda ekonomik kalkınmanın önemli bir unsurudur. İş ve vergi gelirlerinin artmasında, ödemeler dengesi sorunlarının hafifletilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Ancak turizm sektörü, diğer sektörlere kıyasla politik krizler, salgın hastalıklar ve ekonomik dalgalanmalardan daha hızlı etkilenmektedir. Bu durumun en çarpıcı örneği, Aralık 2019’da ortaya çıkan ve küresel düzeyde etkili olan Covid-19 pandemisidir. Bu süreç, insan sağlığının yanı sıra turizm sektörüne de ağır darbeler vurmuştur.
Buna rağmen ülkemiz, turizm açısından canlı ve potansiyeli yüksek ülkeler arasında yer almaktadır. Hâlâ keşfedilmeyi bekleyen pek çok doğal ve kültürel güzelliğe sahibiz. Bu değerler, yalnızca yerli vatandaşlara değil, yurt dışından gelen ziyaretçilere de etkili ve özgün bir şekilde tanıtılmalıdır.
Girne Kalesi, St. Barnabas Manastırı, Apostolos Andreas Manastırı gibi tarihî miraslarımız, dünyanın dört bir yanından gelen misafirleri ağırlamaktadır. Bu ve benzeri tarihî yapılar, ülkemizin kültürel zenginliğini ortaya koymaktadır.
Dipkarpaz’dan, doğanın kalbinden sevgilerle…