Bu sözler Türkiye Cumhuriyeti başbakanına ait,
Bu sözler demokrasi anlayışımızın en somut göstergesidir. Demokrasi, siyasal ve sosyal hayatımızın ne kadar içinde? Ötekiye ne kadar tahammüllüyüz? Ne kadar temsil ediliyoruz?
Bu soruların en net en doğru cevabı yukardaki cümlede gizli, Türkiye halklarının en tepesindeki adam bize nekadar ileri bir toplum oldugumuzu bu sözlerle bir kez daha gösterdi…
Başbakan, BDP li milletvekillere hitaben sarf etti bu sözleri...
Tüm üye ve vatandaşların, organizasyon ve devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olmasıdır demokrasi. Demokrasi tanımından yola çıkarak milyonların oylarını almış bir siyasal partiyi ciddiye almamak bu ülkenin geleneği olmuş adete, önemli değil ki temsiliyet, eşit yaşam, demokrasi şekilde olsun dünya öyle bilse yeter kaldı ki; yıllardır bu böyle, güçlü ve çoğunlukta olan bi şekilde iktidara oturuyor geri kalanın ne olduğu kimsenin umrunda değil. Türkiye Cumhuriyeti yıllardır hem Kürtlerin hem Alevilerin hem emekçinin haklarını göz göre göre sömürüyor kimse kalkıp bir şey diyebiliyor mu? Ağzını açan polisin, askerin hışmına uğruyor, yıllarca hapislerde süründürülüyor sadece bununla kalsa iyi, ya binlerce faili meçhula ne demeli…
Gazetecilere aba altından sopa göstermeler, medya patronlarını toplayıp ne yapacaklarını söylemeler...
Meclisteki halk temsilcilerine olsanız da olur olmasanız da demeler, suçu ne olduğu bile belli olmadan sırf muhalif diye gözaltına alıp yıllarca hakim karşısına çıkarmamalar, deniz feneri gibi insanlık ayıbı olanları sırf yandaş diye salıvermeler, polise, çoluk çocuk demeden vurun demeler, eylemde polis şiddetiyle çocuğunu düşürmüş kadına ‘çocuğu kimden oldugu belli değil’ demeler ve daha say say bitmez.
Bu ülkenin demokrasi ayıbı beş parmakların boyunu aştı, sadece boyunu aşmakla kalsa Türkiye'yi halledip birde Kıbrıs'a el atıyor!
Kıbrıs, güzel insanı güzel doğası ve güvenli toplumuyla dünyanın en güzel yeridir. Hiçbir anlamda Türkiye'ye benzemeyen bu coğrafya (bana göre hiçbir yere benzemiyor, kendine özgü bir yer) uluslar arası çıkarların pençesinde, başta Türkiye olmak üzere Yunanistan, İngiltere ve benzerlerinin üstünde çıkar amaçladıkları nadide bir çicek.
Garantör ülke olan Türkiye, Kıbrıs'ın kültürü başta olmak üzere ekonomisini ve nufüs dengesini kendi kontrolünde tutmak için her türlü yolun içinde, bu gözle görülür şekilde oluyor. Kıbrıs, Kıbrıs olmaktan çıkıp Türkiye'nin küçük bir ili olmaya başladı.
Kıbrıslılar'ın şiddetle karşı çıkmalarına rağmen, bu sömürü tüm hızıyla devam ediyor. Demokrasiyi bu kadar iyi hazmetmiş(?) Türkiye, kendi ülkesindeki insanları ve seçtikleri milletvekillerini bile ciddiye almazken Kıbrıslıları mı ciddiye alacak?
Başta ben de AKP'den umutluydum iyi şeyler yapabilir diye bekledim. Kürt sorunu, ekonomi, anayasa, Türkiye'nin tüm sorunlarında ve Kıbrıs konusunda iyi güzel adımlar attı, dış politikada barışçıl bir siyaset izledi ve sonra ne olduysa CHP'nin muhafazakar haline büründüler.
Acilen başbakanın içinde bulunduğu bu ruh halinden kurtulup kendisini gözden geçirmesi lazım. Hem iç politikada hem dış politikada bu sert, tahammülsüz ve savaşı isteyen dili terk etmesi gerekiyor.
Yoksa hem kendi sonunu hazırlar hem Türkiye'yi karanlık bir yola sokar…
‘Kalsalar ne olur çekilseler ne olur?’ kalsalar hepimiz kazanırız, çekilseler hepimiz kaybederiz….