Ülkede ciddi anlamda bir 'duyarsızlık' ve 'vurdum duymazlık' devam ediyor.

Son olarak üniversilerle ilgili kontenjanlar açıklandı.

Yine 10 bine yakın boş kontenjan var.

2008'de 10 binlerde olan 'seçme' oranları şimdilerde 5 binlerde!

İzliyorum günlerdir.

Belki bu konuda bir açıklama olur!

Ki son 4-5 yıldır aynı açıklamaları duyuyoruz, "Kriz masası oluşturuldu...", "Üniversitelerimiz bizim gözbebeğimiz...", "Eğitim adası olmak amacıyla atılım yapacağız...", "Türkiyeli yetkililerle görüşeceğiz..."

Bunları uzatıp gidebiliriz.

Ancak 'gerek yok...'

Karnımız artık tok.

O zaman şu soru akla gelir, "Sefa Bey siz ne istiyorsunuz, hem açıklama yapın hem de karnımız tok" diyorsunuz!

Doğru!

Ama bu kadar 'umursamaz' bir sistem olabilir mi?

Hem yöneticilerimiz hem de üniversitelerimizde 'derin bir sessizlik' hakim.

Sadece gazetelere sırf 'poz' amacı içeren açıklamalar var!

Kıbrıs'ta okuyan öğrencilerin sorunlarını çözmeyen bir sistem!

Bakın Milliyet'ten üstad Abbas Güçlü ne diyor boş kontenjanlar için, "(...) Bu kara tablo, Eğitim Adası hayali kuran KKTC'de alarm zilleri çalması için yeter de artar(...)

Yenidüzen'den araştırmacı kişiliği ile örnek bir gazeteci Mert Özdağ yazdı.

Gazete manşetten "Kara tablo" diye verdi üniversitelerle ilgili haberi.

Haberin girişi çok önemli!

Aslında "neden Kuzey Kıbrıs artık üniversitelerde cazibe merkezi olmaktan çıkıyor" sorusuna verilen cevap var.

Mert haberin girişinde, "Öğrencilerin sorunlarının, barınma sorunlarının çözülmemesine" dem vuruyor.

Türkiye medyasını da, "olumsuz haber" yaparak süreci tetiklediğini savunuyor! (Türkiye medyası üniversitelerle ilgili her şeyi yazsa, buraya hiç öğrenci gelmez. Bunu da not edelim. Bu ülkede 'okuyan' bazı şeyleri 'bilen' biri olarak yazıyorum)

Mert haklı!

Twitter hesabımda bu konuda, "Her yıl universitelerde boş kalan kontenjanlardan sonra yapılan, "acil önlem şart", "kriz masası kuracağız" açıklamalarından bıktım artık" dedim.

Yüzlerce tepki aldım! Yarısını 'rt' yaptım! Ancak o kadar 'ağır' eleştiriler vardı ki, onları 'rt' yapamadım!

Emre Güleç, burada okudu. Diplomasını 'bin bir sorunla' aldı! Ev kirası, ulaşım, yemek, oturma izni gibi onlarca 'sorunla' boğuştu. Twitter'den şunu yazdı, "7-8 kisi fikrimi sordu. Sadece birini DAÜ olmak kosuluyla destekledim. Cok isterdim tereddüt etmeden tercih edin demeyi..." "İçim el vermiyor" diyor Emre! Kuzey Kıbrıs'ı önereyim öğrencilere!

Alp yazıyor, "Kiralar 80-100 sterlinken birden 350-400 sterlin oldu" diyor. İsyan ediyor! Çünkü bu kiraları 'denetleyecek' bir sistem yok bu ülkede!

Öğrenciler 'kaz', 'yolmak farz' gibi devam ediyor!

Batuhan Demirci'nin ise söyledikleri can alıcı sorular içeriyor. Batuhan, "bir ev sahibi ile tartışsan heme 'öğrenci' olduğun için 'eşkiya' oluyorsun" diyor ve ekliyor, "Bu ülkede ev sahiplerini şikayet edeceğin makam yok..."

Var diyen biri çıksın ortaya görelim! Veya soru şu olsun, "Şu öğrenci ev sahibini şikayet etti, biz öğrenciyi haklı bulduk" desin biri! Varsa!

Ozan Ceyhun Bey de, 'üniversitelerimiz'le ilgili yorumlar yazdı. Şu yorumu çok önemli ve araştırılması gereken mesaj içeriyor. Ozan Bey diyor ki, "bakkal kagidi gibi kagitlara not ederek defalarca para tahsil eden ve ogrencileri yolunacak kaz gibi gören üniversiteler var..."

Bunu 'yaşadığına' ve 'bildiğine' dikkat çekiyor Ceyhun!

Ayrıca İstanbul'da uzun uzun sohbet etmiştik Ozan Bey'le Bebek'te.

Bazı üniversitelerimizde, "parti propagandası" yapanlar ders veriyor.

Derslere girmeyen ama sırf 'makamları' nedeniyle ders verenler var.

Bunlar arasında 'gazeteciler' de var. Verdiği derse bir defa giden ama üniversite yönetimleri tarafından sorgulanmayan bir sistem! Öğrenciler bu durumları "ailelerine..." Türkiye'deki "yetkililere" anlatmıyor mu sizce? Sonra ne oluyor? Kar topu gibi bu yaşananlar "olumsuz" olarak tercihlere yansıyor!

'Mesela' bir üniversite düşünün! Bir hocayı çağıracak, "Hocam sizin sınıfta herkes geçiyor, nasıl oluyor bu?" diye hesap soracak! "Yani" cevabını alınca, "4-5 kişinin kalması gerektiğini" anlatacak üniversite "yöneticisi..." Sizce bunlar bilinmez mi? 

Artık şunu "kafamıza" sokmamız gerekiyor! Hangi "kapalı kapılar" ardından konuşursak konuşalım! Kime ne 'yazdırırsak' yazdıralım! "Biliniyorsunuz..." Saklanma şansınız 'yüzde sıfır...' Bırakın artık şu üniversiteleri 'para kazanma' kapısı olarak görmeyi! Biraz olsun 'bilim yuvası' olarak bakın! O zaman işte başarı gelecektir. Başarının yanında tercihler de sıralanacaktır. Yoksa, 'Eğitim Adası' hedefi, 'hayalden' öteye gitmeyecektir.

 

Günün sözü: Böcek olmayı kabüllenenler, ezilince şikayet etmemelidir!