KKTC’de Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) ile Demokrat Parti (DP) arasında koalisyon hükümeti kuruldu. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu önceki gün yeni kabineyi onayladı. Son 2 yıldır “dalgalanmalar” yaşayan ülkede artık bir durulma zamanının gelmesi şart. Eski iktidar Ulusal Birlik Partisi’ndeki (UBP) iç çekişmeler ülkeye en az 2 yıl kaybettirdi. CTP-DP koalisyonun başarı şansı ne kadar olacak, bunu zaman gösterecek. Ancak hükümet kurulur kurulmaz, ‘ömrü ne kadar olur?’ sorularının sorulması, ülkede yeni krizlerin habercisi gibi. Ankara’nın DP’ye karşı çıktığı, o nedenle koalisyon hükümetinin “en fazla 6 ay devam edeceği” konuşulmaya başlandı bile.
Ankara’ya sıcak mesaj
Bu noktada hem yeni Başbakan Özkan Yorgancıoğlu hem de Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş ile konuştum. Koalisyonun ömrü konusunda “iyimserler”... Başbakan Yorgancıoğlu, DP’ye olan tepkiyi “hissediyor.” Bu nedenledir ki, Ankara’ya sıcak mesajlar gönderiyor. “Başbakan Sayın Erdoğan’la görüşmek arzusundayım” diyor. Sayın Denktaş ise Ankara’nın kendisini istemediği yorumlarını “kabul etmiyor” ve “Hoşnutsuzluk varsa bile bunu gidermek görevimizdir” yaklaşımını sergiliyor. UBP’de Hüseyin Özgürgün’ün Genel Başkan seçilmesinden sonra, önümüzdeki süreçte CTP-UBP koalisyonunun da kurulması sürpriz sayılmaz. Bunu zaman gösterecek.
Erdoğan Bey’in hayat dersi
Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Demirören Bey Kıbrıs’a yaptığı bir ziyarette bana önemli “hayat dersleri” vermişti. Bunlardan birini “Ankara’ya rağmen koalisyon” tartışmaları sırasında anımsadım. Erdoğan Bey ile bir konuyu konuşurken, “Evlat, sorunları ben çözeceksem, çalışanlara ne gerek var?” sorusunu sormuştu. Yani, “Sorunu patron çözecekse, bizlere ne gerek vardı...” O sözlerden sonra, “çalışmalarıma” hep bu açıdan baktım. Kıssadan hisse. Eğer KKTC’de iktidarlar, ‘ekonomik sorunları biz çözeriz, Ankara’yı dinlemeyiz’ dedikten sonra, Ankara’dan destek isteyecekse, hükümetlere ne gerek var? Bu nedenle; söylenen sözler ve atılan adımlar bir süzgeçten geçirilmeli. Kendi ayakları üzerinde duran bir yapı kurulmalı. Ankara da bunu şiddetle destekliyor. Ankara’nın, Kuzey Kıbrıs’taki “halkın iradesi” noktasında bir sıkıntısı yok. Halkın iradesini her zaman selamlamıştır. Asıl hassasiyet, tutarsızlık. Yani “tutarsız yönetimlerdir”...
Bedel varsa, CTP öder!
KKTC yönetiminin en kısa sürede, ülkedeki birlikteliği sağlayarak, uzlaşı kültürünü yaygınlaştırması gerekiyor. Anayasal düzenlemeler ve kamu reformu gibi konularda ciddi adımların atılması elzem. Kuzey Kıbrıs’ın bu siyasi yapı ile devam etmesi düşünülemez. Bir de; CTP ile DP koalisyon hükümeti “programlarını oluşturabilir”... Ancak “Ankara’nın hassasiyetlerini” dikkate almadan, “biz bir şeyler yapalım, Ankara’ya kabul ettiririz” yaklaşımı dayatmadır. ‘Ekonomik’ karşılığının ‘olumlu’ olacağını düşünmek hayalci olur. Bu mantık nereden bakılırsa bakılsın geçerli değildir. Ankara’dan nasıl kaynak isteneceğini de açıklamak gerekiyor. CTP’nin bu süreçte ‘büyük resimde’ Ankara ile karşı karşıya gelme potansiyelinin yüksek olduğu da görülüyor. Bunu bir CTP’li yetkili şöyle açıklıyor, “bir bedel ödenecekse, ödemeye hazırız...” Sonuçta; “iç barışı” sağlayamayan KKTC yönetimi, Kıbrıs sorunu konusunda nasıl barış sağlayacak merak konusu!