Kuzey Kıbrıs'ta cuma günü "ödenmesi beklenen memur maaşlarının" "teknik" nedenlerden dolayı ödenememesi gözlerin bir anda Ankara'ya çevrilmesine neden oldu. Bazı "aşırı" yorumları okumak ve duymak zorunda kaldık. Ankara'nın "Kıbrıslı Türkleri cezalandırdığı" yönünde "akıldan uzak" yorumları okuduk, duyduk. Ankara'nın "gerçek niyetini" iyi okuyamayanlar için bu yorumlar "kolayca" yapılabilir. Türkiye ile Kuzey Kıbrıs arasında imzalanan "ekonomik programa" "sıkı sıkıya" bağlı Ankara'nın, program dışı bir istekte bulunacağını beklemek doğru değil, hatta "inandırıcı olmaz..." Kıbrıslı Türkleri "yönetmeye aday" olanlar şunu anlamak zorunda, eğer ülkede bir vesayet sistemi varsa ki açıklamalarında "sıklıkla başvurdukları" nokta bu, o zaman bedel ödemeye hazır olmalısınız. Ülkenin önde gelen hukukçularından ve Cumhuriyetçi Türk Partisi milletvekili adayı Tufan Erhürman katıldığı bir programda ne diyor, "(...) Ahkâm kesmekle vesayetten kurtulamazsınız. Bedel ödeyeceksiniz (...)"

Haysiyet vurgusu

Yani; hem "kendi kendimi yöneteceğim" diyeceksiniz, hem de Ankara'nın "maddi kaynak göndermesine devam etmesini" isteyeceksiniz. Böyle vesayetten kurtulamazsınız. Bunu en çarpıcı cümle ile yine Erhurman açıklıyor, "(...) Vesayet haysiyetle ilgilidir (...) Kıbrıslı Türklere ve siyasetçilere "haysiyetli olun" diyor. Kıbrıslı Türk siyasetçiler, halka doğruları söylemek zorunda. Kıbrıslı Türklere, "haysiyetli bir siyasi duruş ve yönetim vaat etmeliler.." Kıbrıslı Türklere ne vaat ediyorsun. Kıbrıslı Türklerin "dışa bağımlı" bir ekonomik yapıya mahkûm olmaması için ne adım atacaksın. Maaşların "teknik" nedenlere takılmadığı nasıl bir sistem kuracaksın. Bu soruların cevabını vermeden, halk yardakçısı cümlelerle halkın karşısına çıkarsan, sandıktan istediğin sonucu alman zor olur.

Ankara ile işbirliği

Asıl önemlisi nokta ise; Ankara'nın Kuzey Kıbrıs'tan istekleri "yıllardır bilinen" konular! Bunları "tekrarlamakta" fayda görüyorum! Türkiye ne istiyor Kıbrıslı siyasetçilerden? Bunu 3 başlıkta ele alabiliriz. Birincisi Ankara, "dünyadaki ekonomik şartlar noktasında oluşturulan ekonomik programın tartışmasız bir şekilde uygulanmasını" istiyor. İkincisi Türkiyeli-Kıbrıslı Türk ayrımını yani 'mikro milliyetçiliği' reddediyor. Biraz açarsak, "ülkeyi vatan bilmiş, yıllardır çalışma hayatında bulunan Türkiyeli vatandaşların, KKTC vatandaşlığına alınmasını" önemsiyor. Vatandaşlıklarda "engel ve zorluklar çıkarılmasını" istemiyor. Son olarak ise, "şeffaf, açık, toplumsal çıkarları gözeten, kaynakların mafyalara ve çetelere peşkeş çekilmediği" bir düzenin oluşturulmasına dikkat çekiyor. Bunları sağlayacak siyasi aktörlerle de "işbirliğine hazır..." Bu çok mu zor? 28 Temmuz sonrasında, sonucunu hep birlikte göreceğiz.

Rüşvet mantığı ile siyaset

Milletvekili Ejder Aslanbaba'nın rüşvet iddiaları mahkemede "hiciv yaptım" demesi ile farklı bir yöne kaydı. Ancak Aslanbaba "hiciv" yapsa bile Kuzey Kıbrıs'ta "rüşvet mantığı" ile siyaset yapılıyor, yıllardır! Bunu akademisyen Yusuf Suiçmez çok güzel anlatmış. Noktayı da o cümlelerle koyalım, "(...) Bu ülke siyasetinin ağırlıklı olarak siyasi rüşvet mantığı üzerine kurulu olduğunu görürüz. Çünkü bu ülkede işe alımlar, atamalar, terfiler, hatta bireysel olarak dairelere başvurduğunuzda işleriniz siyasi görüşünüze göre halledilir. (...) İstisnasız her hükümet iktidara gelmeden önce daha öncekilerin yolsuzluk ve usulsüzlüklerinden hesap soracağını söyler ve namuslu insanların oylarını almaya çalışır. Ama iktidara geldikten sonra bu yönde hiçbir ciddi adım atılmaz. Bugüne kadar hiçbir siyasetçinin usulsüzlük ya da yolsuzluk sebebiyle mahkemelerde mahkûm olduğunu en azından ben bilmiyorum. Hâlbuki hükümet ve siyasilerin parmağı, onayı ya da göz yumması olmadan hiçbir usulsüzlük ve yolsuzluk yapılamaz(...)"