Aytuğ Türkkan'ın köşe yazısı...
Bir devletimiz var… Tanınmasa da kurumlarıyla birlikte bir devlet sahibiyiz..
Ve maalesef ki bu devleti kötü yönetiyoruz, hem de çok kötü!..
Bu kötü yönetimin en sorunlu tarafı da mutsuz insanlar yaratmasıdır…
Bunun elbette birçok sebebi var… Mutsuzluğa sebep olan örnekler o kadar çoktur ki; ben bugün sadece en popüler konumuzla ilgili bir örneği paylaşacağım…
Devletin Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenlerinin çalışma sisteminde aksaklıklar, eksiklikler tespit etmiş, bu konuda öğrenciler lehine, sistem lehine bir düzenleme yapmak istiyor, sendikalar da buna karşı çıkıyor..
Buraya kadar her şey normal.. Ama çalışma saatlerine dokundurmak istemeyen sendika evlatlarımızın geleceğini çalıyor.. İşte anormal durum burada başlıyor…
Evlatlarımızın karne almalarını engelleyebilecek kadar kendilerinde hak görüyorlar!
Bu kesinlikle sağlıklı bir yaklaşım değildir! Kimse kusura bakmasın!
Zaten vatandaş gerçeği görüyor, greve şiddetle karşı çıkıyor…
Toplumun destek vermediği hiçbir mücadelenin başarıya ulaşma şansı yoktur!
Bunu El-Sen eyleminde de yaşadık!
Onları da uyarmıştık ama aynen öğretmen sendikaları gibi onlar da görmezden duymazdan geldi, onlar da “satılmış medya” diyerek topu taca atacağını sandı..
Ama vatandaş her şeyin farkında!
Burada tek bir eksik nokta kalıyor geriye, o da devletin varlığını hissettirmesi!
Devlet, devlet olduğunu ispat ederse, yani doğru olduğuna inandığı bu davadan geri adım atmazsa bu eylemin başarıya ulaşma şansı yoktur. Zira dediğim gibi arkasında halk desteği olmayan hiçbir eylem başarıya ulaşamaz!
Aynen El-Sen eyleminde olduğu gibi...
Ama burada en acı nokta nedir bilir misiniz; özellikle orta eğitimdeki öğretmenlerin örgütlü olduğu sendikanın yönetimindeki ‘öğretmenlerin’ gerçek anlamda kendi mesleklerini unutmuş olmalarıdır!…
Çünkü öğretmenlik kutsal bir meslektir.. Yol gösterendir… Anadır, babadır… Ama sendikanın maalesef bu yanlış yaklaşımı öğretmenin toplum önündeki değerini de ayaklar altına alıyor!
Peki devlet ne yapıyor?
İşte asıl soru bu… Çocuklarımızın bir yıllık emeklerinin karşılığını alacakları sınavlara girişlerini engelleyen sendikaya “Grevden vazgeçin” çağrısı yapmak dışında ne yapıyor devlet?
Maalesef koca bir HİÇ!
Devlet bu kadar aciz olmamalı..
Devleti yönetenler O’nu bu kadar aciz bir duruma iterse insanlar da mutsuz olur, devlete inancını yitirir!
Çocuklarımızda travma yaratan, velileri çaresizlik içerisinde bırakan bir sendikal anlayışa devlet seyirci kalamaz!..
Bunun adı grev yasağı mı olur, buna uyulmazsa yasal çerçevede bir adım mı olur bunu ben bilemem. Bildiğim tek şey devlet bu şekilde çaresiz bırakılamaz, vatandaş böylesi bir hazin durum içine sokulamaz!
Yasal yetkileriniz sınırlıysa Meclis’te çoğunluğunuz da vardır, gereken neyse yaparsınız…
Ben her zaman düşündüğümü yazan, söyleyen bir gazeteci oldum.. Bundan dolayı da çok tepki gördüm, görmeye de devam ederim… Ama doğru bildiğimden de vazgeçmem!
Bu tartışmada açıkça sendikanın tavrını eleştiriyorum ama bugünden sonra benim eleştiri oklarım başta Eğitim Bakanımız Nazım Çavuşoğlu ve kabine üyeleri ile Başbakan Ünal Üstel’e yönelmiş durumdadır!
Bu rezilliğe daha fazla seyirci kalamazsınız.. Devlet, vatandaşının çıkarını koruyacak, çocukların eğitim hakkını geri iade edecektir. Bunu yapmayacaksanız o koltuklarda oturmanın ne anlamı vardır?
Velilerin canına tak etmiş durumdadır… Haklı bir gerekçe olsa neyse ama ortada böylesi bir grevi haklı kılacak hiçbir done yoktur!
O zaman gerekeni yapacaksınız ve hem öğrenciye, hem veliye mutsuzluk yaratan bu tabloyu ortadan kaldıracaksınız!