Kıbrıs görüşmeleri ile ilgili uzun zamandır ‘sessiz’ izlemeye başlamıştım süreci.

Hem Rum basınını hem Kıbrıs Türk basınını.

BM Özel Temsilcisi Downer’in temaslarını.

Dahası da var!              

Sonra bir iki telefon görüşmesinin ardından, BM’ye yakın önemli bir kaynakla buluşma fırsatım oldu.

Güney Kıbrıs’ta buluştuk.

Ancak aracımla Metehan’dan Güney’e geçerken, Rum kadın polisin, “Bu ehliyetle size izin vermeyiz. Uluslar arası ehliyet isteriz engeli ile karşılaştım…”

Sonra ise, Lokmacı’ya döndüm.

Lokmacı sokağından sonra atladım bir taksiye kaynağımla buluştuğum adrese vardım.

Önce kahvelerimizi içmeye başladık.

Sonra ise, Kıbrıs görüşmeleri ile ilgili “neler olduğunu” anlamaya çalıştık.

Bunu “BM gözünden öğrenmeye” çalıştık.

Ki bu görüşme öncesinde kaynağıma, “Lütfen en üst seviyede görüşmeler yap. Bana özel haberler vermelisiniz” demiştim.

Bu nedenle bir hafta gecikmeli buluştuk.

BM'nin, Kıbrıslı Türkler ve Rumların çözüm konusunda hareketlenmesinde ısrarcı olduğunu anlattı.

AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın, "çözüm olmazsa, KKTC Türkiye'ye bağlanır" sözüne cevap verdi, “Kıbrıs'ta BM kararları 'Federal bir çözümü' işaret ediyor. Egemen Bağış'ın açıklamaları Türkiye'nin devlet politikası değil.”

Ki Bağış’ın açıklamalarına “açıklık getirdiğine” değindi.

BM Özel Temsilcisi Alaxendar Downer'in, Ada'daki sivil toplumla yaptığı görüşmelerin devam edeceğini kaydetti ve şöyle devam etti; "Downer Kıbrıs'ta ağaçları sallıyor. Sallamaya da devam edecek. Kıbrıs'ta kendisine yönelik tepki var. Ama dışarıda BM'nin iyi şeyler yaptığı görülüyor. Tepki varsa, iyi şeyler yapılıyor demek ki."

“Çapraz Oy’a takıldı kaldı görüşmeler” diye devam etti.

Yorum yapmayacağım!

Anlattıklarını yazarken kullanacağım cümleler “yanlış” anlaşılmaması için neler anlattı diplomatik kaynağım onları aktaracağım size.

Aşağıda okuyacaksınız!

Belki bu açıklamaları ‘farklı amaçla’ kullanmaya çalışanlar olacaktır, ancak BM’nin Kıbrıs’ta ‘yılmadan süreci devam ettireceğini’ gördüm.

Eğer kaynağımın dedikleri olursa, bizi 2013 Rum seçimlerinden sonra da bekleyen bir süreç var. (Bu Kıbrıslı Türklerin önünü görmesine engel olacaktır… Başka bir yazıda değerlendireceğim bunu)

 

İşte o kaynağın anlattıklarının ana hatları;

 *Mart sonu veya Nisan'da yayınlanacak rapor siyah ve beyaz gibi katı olmayacak. Maddeler halinde Kıbrıs'taki durumu anlatacak. Kimseyi suçlama peşinde olunmayacak, sadece var olan yazılacak. Kararı da Ban Ki Mun ve Güvenlik Konseyi verecek. BM masaya bir plan koymayacak. Ama başlıklar konusunda (örg. Mülkiyet) öneriler yapabilir. Bu da daha iyiyi bulmak içindir.

 *Raporla birlikte müzakerelerin askıya alınması demek Dimitris Hristofyas'ın 2013'te aday olabileceği seçimleri kaybetmesi anlamına gelir. BM,  Nikos Anastasiadis'in bir yıl önce seçimleri garantilemesinde rol oynamak istemez. Bu Kuzey için de geçerli. Kuzey'de de Derviş Eroğlu'na karşı muhalefet daha da sertleşecek müzakereler askıya alınırsa.

 *(1 Temmuz’dan sonra) Büyük bir ihtimalle 'yavaşlama periyodu' olacak. Mesela liderler seviyesinde değil de teknik komiteler seviyesinde süreç devam edecek. Kimse BM'den Kıbrıs'ta kepenk kapatmasını beklemesin.

 *Sayın Eroğlu çok katı ve masaya zor önerilerle geliyor. Eroğlu'nun yüzünden Çapraz Oy'da müzakereler takıldı kaldı. Masaya öneriler gidiyor ama hala Eroğlu'nu mutlu edecek öneri bulunamadı. İlerleme olmuyor. BM bunu görüyor. Sayın Talat bunu kabul etmiş ve Yürütme'de sorunlar aşılmıştı.

 *(görüşmelerin gidişatı ve iki lider ilişkilerine bakıldığında) Mehmet Ali Talat'ı özlüyor BM. Eğer Talat Hristofyas olsaydı çözülürdü bu sorun. Şu da var, zamanında neden çözülmedi?  Bunun cevabını Hristofyas vermelidir.(Sorumlusu da Hristofyas gözüküyor.)

 *Şuanda top Eroğlu'nun kalesinde. Sürekli B planından bahsediyor. BM,1 Temmuz'dan sonra devreye konulacağı dillendiren B planını görmek istiyor. Bakalım hem Eroğlu hem Türkiye'nin B planı ne. Ona göre BM de adımını atacaktır.

 *Rum tarafı Türkiye'ye baskı yapacak gücü olmadığında veya kendisine uluslararası baskı geleceği anda, 'iyi arkadaşları' yani arkasındaki arkadaşlarını kullanıyor. Bunlar Fransa ve Rusya. İki devlet 'Kıbrıs Cumhuriyeti'ne çalışıyor yardım konusunda. Rumların yapamayacağı açıklamaları yapıyorlar. İkisi de Türkiye'nin bölgede güçlü olmasını istemez. Ki böyle olunca, Rum değil 'Fransa ve Rusya' suçlanıyor.

 *Türkiye, Kıbrıs Türk tarafına baskı uygulamıyor.

 *Hristofyas böyle giderse 2013'teki seçimleri kaybedecektir. Nikos Anastasiadis lider olur. O zaman belki Eroğlu ile Anastasiadis çözüme ulaşabilir.