Devamlı basından ve siyasetçilerin ağızından duyarız; Kıbrıs konusu çok kritik bir dönemeçte... Şimdi bu gibi söylemleri arada sırada duysanız dikkatinizi çeker.

Ancak  ayni söylemi elli yıla yakın bir sürede hemen hemen her gün duyarsanız artık umusamaktan vaz geçmeniz normaldir. İşte Rumların yarım asırdır devam eden taktiklerinin püf noktası da budur. Kıbrıs Türk halkının bu konudan bıkıp usanmasını ve hizaya gelmesini sabırla bekliyorlar. Aslında Rumların bu istikrarlı tutumlarına imrenmemek elde değil. Bizse son on yılda yelpaze gibi bir o tarafa bir bu tarafa sallanmaktayız.

Söylemek istediğim şu: Kıbrıs konusunda gerçekten önemli bir dönemeçteyiz ama etrafıma bir baktığımda halkımızın bunu pek de önemsediğini söyleyemem.  Ya artık bıkkınlık geldi ve “ne olursa olsun artık” noktasındadırlar ya da konuya duyarlılıklarını kaybettiler ve “nasıl olsa bir şey olmaz, olacak olsa herhalde liderlerimiz bizi uyarırlar” diye düşünüyorlar. Hangi nedenden dolayı olursa olsun bu durum beni endişelendiriyor. Bu kadar yaşamsal önemi olan bir konuya Kıbrıs Türk halkı nasıl kayıtsız kalabilir?

‘Çok taraflı’ konferanstan bahsedliyor. Kaç kişi bunu ne demek olduğunu ve Kıbrıs Türkü için ne getirip, daha da önemlisi ne götürebileceğini biliyor? Mart ayına girdik. Bu ayın sonunda Birleşmiş Milletler Kıbrıs özel temsilcisi Alexander Downer görüşmelerin durumu hakkında bir rapor yayınlayacak ve BM Genel Sekreteri de bu raporu baz alarak Kıbrıs konusunda ‘çok taraflı’ bir konferansı çağırıp çağırmamaya karar verecek. Tam Downer Rum tarafında şahsına yapılan saldırıları ve hakaretleri pek de umursamamış diyecekken kuzeyi karıştırmaya başladı. Bu belli ki planlanmış bir hareket.

2. Cumhurbaşkanı Talat Downer’in sivil toplum örgütlerine bilgi vermesini ve Cumhurbaşkanına karşı harekete geçip baskı yapmalarını istemesini gayet doğal hatta doğru bir yaklaşım olarak bulduğunu söyledi. Ayni söylemi CTP ve CTP’ye yakın basın mensuplarından da dinledik. Kendilerinin bu görüşlerine kesinlikle katılmıyorum. Hatta Downer tarafından bu yapılanın uluslararası bir skandal olduğunu ve Birleşmiş Milletlerin aktif olarak taraf tutmaya başladığının bir göstergesi olduğuna inanıyorum. BM çok taraflı konferansa gidilebilecek günlerin öncesinde KKTC’nin içerisini karıştırmaya çalışmıştır. Bu da tamamen etik dışı ve yanlıştır. Merak ettiğim halkımız bu yapılan çirkin kışkırtmaların cidden farkında mı?

Devamlı çapraz oy konusu ile ilgili fikirler basına yansıyor. Ancak bunlar ya Rum veya Türk müzakere heyeti mensuplarından ya da Rum veya Türk siyasilerden geliyor. Peki ya Kıbrıs Türk halkı? Çapraz oy nedir, bize ne getirip ne götürebilir diye halk içerisinde sorgulama var mıdır? Ben çapraz oya kesinlikle karşıyım çünkü bunun Kıbrıs Türkü için yok oluşun başlangıcı olacağına inanıyorum.

Çapraz oy bir ‘sosyal mühendislik projesinin’ temel taşıdır. İki ayrı halktan, Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum halklarından tek bir halk yaratabilmek için ortaya çıkarılan sinsi bir araçtır. Siyasi açıdan CTP ve AKEL’e yarayacak ve diğer siyasi partileri de onlar gibi davranmaya zorlayacak bir sistemdir çünkü Kıbrıslı Türkler de Rumlar da başkan seçilebilmek için diğer halkın oylarına ihtiyaç duyacaklar. Teoride bu iki halkı yakınlaştıracak ve de iki halktan bir halk yaratacakmış. Bence pratikte Türk halkının erimesine ve Rum egemenliğine girmesine yol açacaktır.

Bu ve bu gibi detaylar acil olarak KKTC Cumhuriyet meclisinde halkın seçilmiş vekilleri tarafından tartışmaya başlanmalıdır. Halk da böyle detayların altında ne yattığını öğrensin. Meclisteki tüm partilere artık Kıbrıs konusunu geç olmadan enine boyuna tartışmaları için çağrı yapıyorum. Kıbrıs Türk halkını bu konuya dikkate çağırma zamanı gelmiştir.