Kıbrıs görüşmelerinde BM Genel Sekreteri Ban Ki Mun’un özel temsilcisi Alexander Downer’in “yeni genel sekreter” olması ile başlayan süreç ‘yavaş’ da olsa ilerliyor.
Downer, hem liderlere hem de adadaki muhalefet partilerine ‘sondajlar’ yapıyor.
Liderlerle görüşürken, muhalefetin önde gelen ‘Kıbrıs uzmanları’ ile sürecin nereye gittiği veya gideceği konularını ele alıyor.
Greentree zirvelerini izleyen biri olarak bunu doğru buluyorum.
Sayın Downer, hem Kuzey’de hem de Güney’de “muhalefetin” de sesine kulak vermeli.
Geçersek!
Kıbrıs Türk tarafı, Greentree zirvesinde önemli açılımlar yaptı.
Masada bulunan Mülkiyet, Yönetim ve Güç Paylaşımı başlıkları ile Vatandaşlık konusunda ‘BM’nin de’ olumlu tepkisini alan çaba harcadı.
Yetti mi, yetmedi!
Vatandaşlık konusunda ortaya önemli bir rakam konuldu.
Bu rakam anlatılırken, ülkeye gelip yerleşenlerin durumları ‘anlatıldı…’
Mülkiyet’te, rakamlar ortaya konulmaya başlandı.
Yönetim ve Güç Paylaşımı başlığında ‘Çapraz Oy’ uygulaması taraflarca ‘kabul edildi’ ancak bir geçiş süreci ele alındı.
Belirlenen bir tarihten sonra sürecin işlemesi istendi.
BM buna sıcak baktı!
Rumlar da ‘sıcak’ diyebiliriz ama ‘iç politik’ kavgalar nedeniyle süreçte ilerleme sağlanamadı.
Ki Sayın Hristofyas’ın Ulusal Konsey’de yaşadıklarını gördükten sonra, Kıbrıs Rum tarafından ‘adım’ atmasını beklemek ‘akıllıca’ olmaz.
Ancak ‘düşüncelerine katılmasak’ bile dünya görüşü yüksek olan Hristofyas, bu süreçte herkesi şaşırtacak bir adım atarak ‘görüşmelerin tıkınmasını’ engelleyebilir!
Bunu da 1 Temmuz’dan önce yaparsa, birleşik bir Kıbrıs’ın AB dönem başkanı olması ‘hayal’ olmaz.
Hayal olmaz!
Kimse ‘bu gerçekçi yaklaşım’ değil demesin!
Liderlerin atacağı ciddi ‘adımlarla’ bu süreci kurtarmak zor değil.
Yenidüzen gazetesinin her hafta ‘özveri’ ile çıkardığı Adres dergisinin bu haftaki kapak fotoğrafını görmüşsünüzdür.
Kaybedilen anlaşmalar ve süreçleri anlatıyor.
Çok güzel bir kapak!
Tam da 1968’den bugüne süren görüşmelerin ‘özeti…’
Şimdi masada duran ‘end game’ de liderler Downer’e yardımcı olacak mı olmayacak mı onu göreceğiz!
Mart ayı sonunda doğru hazırlanacak rapor, Kıbrıs görüşmelerinin sürecini belirleyecek.
İşte burada; Kıbrıs Türk medyası AKEL Genel Sekreteri Sayın Kiprianu’nun bir sözünü ‘kaçırdı’ diyebiliriz.
Kiprianu, Hristofyas’la görüştüğünü ve Mun’un Hristofyas’a, “uluslar arası konferansa olumlu bakmazsanız, konferansın olmayacağını” söylediğini anlatıyor.
Aslında ‘çok dikkat çekilmesi’ gereken cümle!
Konferansa ‘hayır’ mesajı veriyor.
Downer ‘olumlu rapor’ hazırlasa bile Hristofyas’ın söyleyeceği söz daha fazla öne çıkıyor.
Bir de Downer’e yönelik Rum tarafındaki tepkileri gördükten sonra, Rumların raporda ‘etkin rol’ alacağını görmemek doğru olmaz!
Raporun olumlu çıkma ihtimali ise ‘yüksek…’
BM bu sürecin çökmesini istemeyecektir!
Konferans toplanır ve ‘anavatanlar’ sonuca imza atar!
BM bu ‘yükün altında’ kalmaz!
Mun, başarısız kalan Genel Sekreterleri ‘iyi biliyor…’

Ya rapor olumsuz çıkarsa!
İşte bunun cevabını Sayın Eroğlu’nun özel temsilcisi Sayın Kudret Özersay veriyor.
Rum Kathimeniri gazetesine konuşan Özersay’ın, “Başarısız olmamız durumunda, Kıbrıs sorununun bugünkü müzakereler temelinde çözümlenemeyeceğini kesinleştireceğiz” sözleri de sürecin anahtar cümlelerinden.
BM süreçten çekilmeyecek, ama Özersay’ın dediği gibi, “Bugünkü müzakere temelinde çözüm olmuyor” diyebilecek.
Bu ‘uzak bir ihtimal’ değil (Rapor olumsuz çıkarsa)
Kısacası Sayın Tufan Erhürman’ın gaile’de yazdığı gibi, “Sonuç olarak, kısa vadede federal çözüm ihtimali, 2003’ten beri ilk kez bu kadar zayıf…”


Bakanlar üzerine!

Ülkede yaşanan rezalet 6 gün boyunca yurt dışındaydım.
Yani şanslı!
Ülke karanlığa bürünmüş, Kıbrıs Türk halkı isyan noktasına gelmiş ama sorumlular hala koltuklarda!
Ada’ya döndükten sonra ‘önemli’ taraflarla konuşma fırsatım oldu.
Edindiğim izlenim sürecin iyi yönetilememesi!
Ama ne açıdan!
Açarsak!
Bir ülkede sorun varsa, direk neden Başbakan Sayın İrsen Küçük’e yükleniyor anlam veremiyorum!
Hemen kızmayın Küçük’ün avukatlığını yapmıyorum.
Anlatmaya çalıştığım şu!
Mesela Telefon dairesindeki sıkıntıda birinci sorumlu Ulaştırma Bakanı değil midir?
Kıb-Tek’te yaşanan sıkıntıda birinci sorumlu Ekonomi Bakanlığı değil midir?
Barınma evinden kaçan 2 kız çocuğuna tecavüz edilmesinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı sorumlu değil midir?
Narenciyede yaşanan ihracat sıkıntısında sorumlu Tarım Bakanı değil midir?
Yurt dışı temsilciliklerindeki aksaklıklardan sorumlu Dışişleri Bakanı değil midir?
Bunu uzatabiliriz!
Ancak bu ülkede şunu ta uzaklardan bile görüyorsunuz!
Bakanlıklar ‘asli’ görevlerini yapmıyor!
Bazı bakanlar ne yazık ki topu sürekli İrsen Bey’in ayağına atıyor!
Eğer böyle olacaksa, Bakanlara ne gerek var!
Biraz daha netleştirirsek!
Türkiye’yi ele alalım!
Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan sürekli bakanlıkların yaşadığı sorunlarla ‘muhatap’ olsun!
Olabilir mi böyle bir şey!
Olduğu zaman, o sorunu çözemeyen bakan ‘kendisi’ istifa eder!
Erdem budur!
KKTC’de de artık Bakanlar yaşanan sorunlara ‘el birliği’ ile yaklaşmalı!
Toplumsal uzlaşı burada başlamalı!
Hangi bakanlık olursa olsun, sorunların çözülmesi konusunda ‘öneriler’ ortaya koymalı!
Mesela Kıb-Tek sadece Sayın Atun’un üzerine bırakılmamalı!
Sayın Atun’a da yardımcı olunmalı!
Keza diğer bakanlıklar için de aynısı geçerli.
Bu halkın umudunu sonuna kadar kırma hakkı kimsede yok!
Atılacak olumlu adımlarda kazanacak UBP olsun diye bakmaya devam ederseniz, süreç sizi ‘duvara’ toslayacak!
Bu ülkede UBP dışında da partililerin yaşadığını anlamanızda ‘ivedi’ fayda var!


2 kız çocuğu ve rezalet!

Yenidüzen “Çocuklar devlete emanet” başlığını kullanmış 2 kız çocuğuna tecavüzü.
Doğru bir tespit.
Nasıl bir devlet ki, iki çocuğu bile koruyamıyor.
Nasıl bir yönetim anlayışı ki, çocuklara tecavüzü kapatmak amacıyla ilgili bakan çaba harcıyor.
Avukatı sağa sola tehdit savuruyor.
Kuzey Kıbrıs’ta yüz karası olacak bir olaydır beyler bayanlar 2 kız çocuğuna bir hafta boyunca tecavüz edilmesi.
Çalışma Bakanlığı avukatının mahkemede, Barış Başel’i
“Pazartesi işini kaybettin” tehdidiyle örtülemez!
Bu süreçten kim sorumlu ise mutlaka bedelini ödemelidir.
Çocuk yuvası görevlisi ise o, bakanlık ise bakanlık!
Kimseye karşı değiliz!
Biz bu kokuşmuş sisteme tepki gösteriyoruz!
Ama bu sistemi eleştirmesi gereken medyanın da ‘işine geldiği’ gibi başlıklar kullanmasını da anlamıyoruz!
Rezaleti ‘örtmeye’ çalışanlar hatta tecavüzü ‘doğal’ sayan anlayışlar bile oldu!
Yazıklar olsun!
Bu rezalet karşısında, kimse ‘nüfuslu’ ailelerin çocukları tecavüze katılmış diye de ‘aşağılık’ bir laf edemez!
Ortada iki genç kızın içkili uyuşturuculu ortamda tecavüze uğraması var!
Bakalım, mahkeme ‘nüfuslu aileye’ mi değer verecek yoksa ‘hukuk’ ne gerektiriyorsa ona mı?
Biz inanıyoruz ‘hukuk’ zaferi olacaktır!


Dış temsilcilikler üzerine!

Greentree zirvesi nedeniyle KKTC’nin dış temsilcilikleri ile fazla diyalog halinde olduk.
Amerika’da bizleri ağırlayan KKTC Temsilciliği’ni görünce, “helal olsun” dedik!
Sertaç Güven var!
İnanın ABD’yi tek başına idare ediyor.
Hem çalışmaları hem de organizasyonları ile.
Temsilci Hilmi Akil Bey ile iyi bir diyalog içinde.
İki zirvede de Sertaç Bey’in çalışmalarını yakından izledim.
Özgüveni yüksek.
Çalışmayı seven.
Egosu yok!
Kibir hiç yok!
İşte böyle insanlar gerekiyor Kıbrıs Türk halkına.