Bütünlükten uzak, bölünmüşlüklerle dolu yarım bir ada. Evet yarım bir ada diyorum çünkü sadece kuzey tarafından bahsediyorum. Kuzey Kıbrıs toprakları içerisindeki bölünmüşlüklerden. Doğduğumuz günden beri bire bir yaşayarak tanık olduğumuz, bütünleşeceğimizi hayal ederek yaşadığımız bir bölünmüşlük bahsettiğim.
Seneler boyudur süre gelen siyasi bölünmüşlükleri de bir kenara atıyorum. Siyasetin toplumsal değil de ferdi menfaatler doğrultusunda yapıldığı tüm ülkelerde yaşanan gerçekler bu gibi bölünmeler. Keşke sadece geçmiş yıllardaki gibi siyasi bölünmelerle yetiniyor olsaydık. Bölünmüşlüğün uç noktasına gelmeye ramak kalmış bir durumdayız. Ya da bölündürülmenin desem daha doğru olacak.
Bazı otoriteler öyle güzel oynuyor ki oyununu. Gündem yarattıkları her olayda halkı birbirine düşürmeyi, biraz daha birbirinden kopmalarını nasıl da güzel başarıyorlar. Eskiden tüm toplumun geleceğini ilgilendiren konularda toplum bir bütün olmayı kısmen başarırken, şimdilerde bir o kadar daha duyarsız, umursuz, hatta birbirimizi kırma derecesinde uygunsuz sözler sarfediyoruz. Hatta hakkını arayan kesimleri, sadece kendi haklarını arıyormuş gibi lanse ederek, sanki düşmanımız gibi görüyoruz. Peki böyle günlerde haklarını arayan insanlarımızın yanında olmadığımızda, yarın kendi hakkımız söz konusu olduğunda hangi yüzle kimlerin yanımızda olmasını bekleyebiliriz?.
Bir taraftan sadece işini, kendi cebini düşünüyor diye sendikacıları kınarken, diğer taraftan müteahhitlerimizi ve inşaat sektörümüzü yavaş yavaş yok edecek olan firmalardan ucuza ev alma telaşına düşüyoruz. Bir yandan laik bir ülke isterken, diğer taraftan yavaş yavaş dini unsurların ülkemize empoze edilmesine karşı tavır alan sendikaları, çocuklarımız gününde karne alamayacak diye kınıyoruz. Esnafımız kan ağlıyor diye üzülür gibi görünürken, güneyden alışveriş yapmayı bildiğimiz gibi.
Rumlar siyasi görüşleri, destekledikleri parti ne olursa olsun, söz konusu toplumsal konular oldu mu bir bütün olmayı becerebilme medeniyetine ulaşmışken, bizler hala daha siyasilerin gölgesinden kurtulamadığımız sürece, kendi içimizdeki bölünmüşlüklere veya dışarıdan etki eden otoritelerin bölündürmelerine boyun eğmeye devam edeceğiz. Ne zaman ki bir bütün olup, toplumsal menfaatler uğruna siyasileri kendi gölgemizin altında bırakırız, işte o zaman daha güzel bir gelecek için hala daha bir umut var demektir.