Bir önceki yazımda belirttiğim eyleme ben de gittim. Tabi vatandaş olmadığım ve eyleme katılma hakkım olmadığı için dışardan izledim eylemi. Eylem çok hoş ve çoşkuluydu her ne kadar ben dışında kalsam da büyük çoştu hissettiğimi belirtmeliyim.

Eylemde en göze batan şey, eyleme katılanların çok bilinçli olamaları ve ne istediklerini bilmeleriydi. Eylemciler bugün (18 şubat 2011 Cumartesi, 14:30)  Ledra Palas ışıklarında buluşup Yiğitler Burcu’ndaki hatta yürüdüler. 15:30 gibi de rum tarafındaki eylemciler geldi ve karşılıklı sloganlar atmaya başladılar.

Eylemin dışından hissedebildiğim kadarıyla  eylemciler (her ne kadar büyük güçler izin vermeyecek gibi gözükse de) istediklerini alacaklar. Yiğitler Burcu’nda Yeni Kıbrıs Partisi (YKP) yürütme sekereteri Murat Kanatlı bir açıklama yaptı.

Açıklamanın aynısını yayınlıyorum.

‘Yeni Kıbrıs Partisi’nin “çözüme giden süreçte: Askersiz Lefkoşa” başlığı ile Şubat 2006’da başlattığı kampanya, bugün kitlelerce tartışılan, siyasi partilerin gündemine girmiş, farklı kesimlerce kabul gören önemli bir noktaya geldi.

Biz, bu talebimiz sıcak tutmak ve mümkün kılmak için 2006’tan beri Şubat aylarında kitlesel basın açıklamalarımızla sokakta olduk, bu taleplerimizi kamuoyu ile sürekli paylaştık; bugün 7. kez sokaktayız!

Bugün bizimle, farklı kesimler birlikte… Ayrıca bizden bağımsız ama koordineli, Lefkoşa’nın güneyinde benzer bir etkinlik düzenleniyor ve paralel olarak, karşılıklı, bizi ayıran yıkılası duvara, ateşkes hattına karşı yürüyoruz… Dileğimiz, umudumuz, bizi ayıran yıkılası duvarlara, tel örgülere karşı daha yığınsal mücadelelerin gelişmesidir, bu yönde de çabalarımız devam edecek…

Çabalarımız önerdiğimiz kısa vadedeki bölgesel askersizleştirmeler yanında adanın tümdenaskersizleştirilmesi için de sürdü, sürmeye da devam ediyoruz’…

 

Açıklamada sizin de gördüğünüz gibi ne uçuk bir tarafa var ne de imkansız. İstek çok net ve anlaşılması kolaydır. O halde bu isteğe karşı gelmenin ve hatta bu istekte bulunanlara, sanki ‘ütopya’ istiyorlarmış gibi davranmak niye?

Kıbrıs'ta iki halkı ayıran uzunca (3 km) bir duvar var ve insanlar, hem Türk hem Rum, bu duvarların yıkılması ve bu arada kalan bölgenin insanlaştırılmasını istiyorlar. Sırf büyük güçler burada çıkar mücadelesinde diye koskacaman bir bölgenin, bölge haklarını yerlerinden ayırıp oraya asker yıgmaya ses kalmak hiç de insanı olmadığı düşüncesindeyim.

Ve benim anlamadığım bu taleplere karşı gelen sivillerin ‘askerden daha asker’ ve ‘devletten daha devletçi’ olmalarıdır. Ama ne gariptir ki bu taleplere karşı gelenlerin (sivil bazda) çoğu hem ekonomik durumları kötü hem de ‘cahiller’.

Burada insanlar cahil diye yargıladığım yada küçümsediğim anlaşılmasın. Benim anlayamadığım bu insanların çoğunun ekonomik ve kültürel geri kalmışlıklarının sebebini sormamalarıdır. Bunu yapmadıkları gibi bu taleplerde bulunanlara karşı anlaşılmaz tavır içinde olmaları da olayın onlar açısından içler acısı başka bir durumudur.

Tekrardan eyleme döneyim.

Eylemin güzelliği ve coşkusu bir tarafa, eyleme katılımın sanırım ilerleyen zamanlarda binleri bulacağı kanısındayım. Bu kanının birçok nedeni var. Birincisi, insanlar gün geçtikçe işbirlikçi küçük bir kesimin hızla zenginşelmesi ve halkın büyük bir bölümününde giderek fakirleşmeye ve yaşam düzeyinin düşmesi. İkincisi : insanlar er-geç burada çıkarı bulunanlar yüzünden sıkıntı çekmeye ve bir yara gibi araya sınırlar çekilmesine karşı geleceklerdir.

Gelmeliler de.

Çünkü zaten küçük olan adanın, kahrolası bir duvar yüzünden daha da küçülmesi ve bunun nedeninin daha kahredici olması hiçte akla, mantığa ve vicdana sığmaz.

Ben inanıyorum ki Kıbrıs hakları büyük devletlerin kendi vatanları üzerinde daha fazla oyun oynamasına müsaade etmeyeceklerdir. Ve bu mücadele günden güne büyüyecektir. Çocuklarına daha güzel ve sınırsız bir dünya bırakmak arzusu (ki daha dogrudur) büyük devletlerin çıkarı karşısında kazanacaktır…