1970 yılında göç ettiğim ve tam 40 yıl sonra 2010’da adeta kaçarak ayrıldığım Lefkoşa’nın nasıl tükendiğini anlatmak için son iki-ikibuçuk yılda yazdıklarım ciltleri doldurur.

Bırakın Lefkoşa’nın artık kontrol edilemez kayıtdışı yaşama sahne olan ve kaçak nüfusla tıka basa doldurulan Surlariçi ve hızla gettolaşan benzer mahallelerini…

Özellikle 1974 öncesinde Başkentin mutena semtlerinden Köşklüçiftlik ve Kumsal’ın da tüketildiğine dair somut sinyaller alınmaktaydı son 10 yılda…

Bunlara ses çıkarmadan beklemek, felaketlere davetiye çıkarmak anlamına gelmekteydi. Ve sonunda buraların Kıbrıslı Türkler tarafından boşaltılmasının önünün de hızla açılması kaçınılmazdı.

Benden önce çok aile terk etmişti Köşklüçiftlik-Kumsal’ı aslında… Bu güzel semtleri zehirlemekte olan Dereboyu odaklı, alkol eşliğindeki zıvanadan çıkmış ucuz ve kalitesiz sözde eğlencelere katılmak için her bir taraftan buralara sağanak gibi akanlar, önce gecelerini mahvettiler mazbut insanlarla ailelerinin…

Kumsal ve Köşklüçiftlik’in o çiçek kokulu huzurlu geceleri çok kısa sürede sarhoş çeteleriyle, potansiyel suçlu gruplarının hâkimiyetine geçti…

Gündüzleri bile Lefkoşa dışından gelip, otobüs terminaline inenlerin ilk hedefi, Köşklüçiftlik ve Kumsal semtlerini mahveden Dereboyu oldu son 10 yıl içinde…

Önce şu Dereboyu denilen yeri bir dolaşalım, orada dereler gibi ucuz alkol, ‘yollu karılar’ ve ‘yolumuzu bulabileceğimiz’ pek çok şey varmış” dürtüsüyle oraya boşalmaktaydı ipini her koparan…

Dolayısıyla bir zamanların bu seçkin semtlerinin karakteri de hızla değişti. Oraların köklü sakinlerinin huzurlu yaşamı berhava edilirken, zamanla mal ve can güvenlikleri de tehdit altına girdi.

Allah’tan ki, Lefkoşa Polis Müdürlüğü’nün başında deneyimli, insan sevgisi taşıyan, aynı zamanda hukukçu olan Pervin Gürler gibi bir subay bulunmaktaydı son dönemde… Yoksa bugün Köşklüçiftlik ve Kumsal semtleri çoktan tanınmaz hale getirilecekti siyasi-sivil makamlar tarafından…

Son zamanlarda pek çok bölge sakinin “artık yaşanmaz” diyerek, gözleri yaşlı bir şekilde evlerini terk ettiğine çok tanık oldum.

Yaşamları alt üst edilen ailelerin bir an önce güçlü bir ses vermeleri ve semtlerinden göç etmek zorunda kalmamaları için örgütlenmeleri gerektiği üzerinde çalışmalar da yaptık birkaç sorumluluk sahibi bölge sakiniyle birlikte…

Ancak olmadı. Herkes anlamsız, sonuçsuz bir bekleme modunu tercih edip, belki bu felaketler kendi kapılarına uğramaz diye düşünerek, bireysel tepki vermekten bile uzak durdular. Kimisi “boşuna uğraşma, kimse bu işleri düzeltemez” yılgınlığıyla sessiz kalırken, kimisi de “bana sıra gelmez herhalde” türünden bir rehavete kapıldı. Köşklüçiftlik ve Kumsal’ın, Dereboyu nedeniyle maruz kaldığı tehditleri es geçtiler ve şimdi bu tehditler herkesin kapısına dayanmış durumda…

Eski Başbakan, Meclis eski Başkanı Hakkı Atun da Köşklüçiftlik’te tali yol içinde konutu bulunan, o bölgenin eski ve mümtaz sakinlerinden birisiydi işte… Sonuçta onun evini de açtılar ve soydular…

Üstelik sokak lambalarının yandığı ve birbirlerine yakın konutların olduğu bir çevrede…

Büyük ihtimalle evi uzun bir süre takip edildi, her Cumartesi gecesi dışarıya çıktığı tespit edilerek konutuna girildi.

Sayın Atun, “iyi ki evde değildik” diyebilir ama zaten evde olmadığı zaman dilimi ayarlandı bu iş için belli ki… Lakin yine de Köşklüçiftlik-Kumsal’ı zehirleyen Dereboyu’nun oralara her türlü kuralsızlık ve asayişsizliği adeta bir mıknatıs misali çeken hastalıkları devam ettikçe, emin olun içeride insan olduğu saatlerde de konutlara girilecek ve – Allah göstermesin – çok daha dramatik olaylar yaşayacağız.

Polisimiz ne kadar iyi niyetli olursa olsun… Rejim budur buralarda Sayın Atun… Geçmiş olsun ama ne yapsanız artık çok geç… Sonuç alınamayacaktır. İnsan odaklı olmayan bu rejim, sizden ve vatandaştan yana değil, kayıtsızlık, kontrolsüzlük ve kaotik yapıdan yanadır.

Ve bu yapı hiç kimseyi ismine ve geçmiş hizmetleriyle itibarına göre ayırmadan, herkesi perişan edecektir. Ben 40 yılın sonunda terk ettim rahmetli anne-babamın her köşesinde anıları olan, bir zamanların o güzelim semtini…

Oradan ayrılmak sizin için belki daha zor biliyorum ama bu tür tehditlerle yaşamak daha mı kolay?