Her bir işimizde anormallikler olduğu gibi;
Demokrasimizde de anormallikler çoktur.
Öyle kolay kolay bizimkine benzeyen bir “demokrasi” bulamazsınız yeryüzünde...
Mehmet Ekin Vaiz’in, geçenlerde Nazım Beratlı’nın da yazısına konu ettiği harika buluşu;
“Hellimli Demokrasi” geldi aklıma benim de...
Bu noktada bir ikmal da ben yapayım bu güzel tanımlamaya...
“Gabaklı Demokrasi” tadı verdiği de oluyor işte zaman zaman...
Hele şu günlerde tam “gabak dadı” vermeye başladı.
Statükonun hasbelkader elde kalmış, bayatlamış ne kadar “malzeme” ve “harcı” varsa;
Kuzey Kıbrıs’a bu kez “Gabaklı Demokrasi” armağan etmek(!) için kolları sıvayıp, insanlarımızı bir kez daha rejimin kızgın yağına atmaya hazırlanmaktadırlar.
Bu defa başka bir isim altında...
Olmadık “tarifler”, olmadık taktikler ve senaryolarla pişirmeye çalışıyorlar “Gabaklı Demokrasiyi”...
“Büyük Abi” tarifi veriyor;
“Yamaklar” işe koyuluyorlar.
İlla ki seçim öncesinde kullanabilecek bir avantaj yaratmaya çalışıyorlar “geçici hükümet” hususunda bile...
İlla “gabak dadı” vermeye devam edecekler.
...
Şu anormal duruma bir bakın lütfen...
Muhalefet partileri olarak bugün toplanıp geçici Başbakan adayının ismini “Saray”a götürecek olanlar arasında yer alan DP’nin halihazır 10 milletvekilinden sekizi UBP’den devşirme...
Dokuzlar Hareketi öncesine gitmezsek;
Sadece ikisi “orijinal DP’li” ki, onların da şu anda aynı güç odağının manyetik etki alanında olduğunu bilmeyen kalmadı.
Anlayacağınız bu sekiz kişilik “UG” kostümü giyen grubun - DP-UBP arasında sürekli “kayak yapan” biri hariç - hepsi UBP listelerinden seçilmiş...
Bunlar arasında “kimse bizi UBP’den koparamaz” diye sallayanları hatırlıyorum TV ekranlarından...
Düne kadar “hasso UBP”li olarak tanımlıyorlardı kendi kendilerini...
Bunlardan beş tanesi ise, “asso Bakan” olarak görev de yaptılar son UBP hükümetinde ve Küçük kabinesinde...
Çok eleştirdikleri İrsen Küçük’ün hükümet icraatlarının altında imzası var bu grubun mensuplarının...
Yani UBP iktidarının icraatlarına “ortaklık” ettiler bir yerde...
Şimdi ise UBP’lilerin oylarıyla listelerinden seçildikleri UBP’yi;
Yani kendi partilerini iktidardan düşürünce;
Bir hafta, 10 günde “muhalefet partisi” oldular ha?!!!
Tamam... DP, muhalefet partisi olabilirdi orijinal haliyle...
Ama toplam iki vekili vardı...
Şimdi aralarına, UBP’den istifa eden “Saray” destekli sekiz vekil sığınınca;
İşin şekli değişti.
“Diğer UBP” DP’ye geçmiş ve geçmekle de kalmamış, onu domine edebilecek parti içi bir güç de kazanmış oldu böylelikle...
Yani DP onları içine almadı aslına bakarsanız...
Onlar DP’yi “enterne etmiş” oldular bir bakıma...
Ve onlarla birlikte;
İrsen Küçük UBP’si üzerinde şu aralar daha fazla duramayan “vesayetin” yönü de DP’ye dönmüş oldu bu vesileyle...
“UG konsepti” de zaten “diğer UBP” anlamında bir yerde...
Yani “UBP’yi iktidardan düşüren UBP’li güçler” denilebilir.
Zaten orta vadede, İrsen Bey’in görevden ayrılmasının ardından;
“Abilerinin” buyruğuyla DP’ye “bye-bye” çekip, “UBP’yi teslim alma” ve ardından yeniden zor durumda kalacak olan DP’yi de oraya katma stratejisi izlemektedirler bence...
Anlayacağınız “DP-UG” denilen oluşumu bugünkü haliyle;
Bildiğimiz anlamda bir “muhalefet partisi” olarak düşünmemek gerekir artık...
UBP’deki İrsen Küçük karşıtları ve bağlı oldukları güç odağının DP üzerinde oluşturdukları ağırlık nedeniyle;
Sadece “İrsen Küçük UBP’sine muhalefet” noktasında durmaktadır bana göre...
Yani düne kadar UBP’li olan ve sonunda yine UBP’ye dönecek olan sekiz vekilin, hala sürdürdükleri UBP’deki güç savaşında bir başka merhale, bir başka stratejik sığınak gibi oldu “UG” denilen hadise...
...
Şimdi... Bugün Cumhurbaşkanlığına götürülecek isim merakla bekleniyor.
Ben, çok da merak etmiyorum...
Hadise, bir “formalitenin” yerine getirilmesi çerçevesinde çünkü...
Bu arada;
Türlü “organize işlerin” sergilendiği bu süreçte, TDP’nin tutumunu ve “Saray” destekli senaryolar karşısında neden “ihtiyatlı olma” ihtiyacı duymadığını hala net olarak anlayabilmiş değilim...
Ancak çok kısa süreli sembolik bir hükümetin kurulması söz konusu olacaksa bile;
Meselenin UBP’deki güç kavgası odaklı “rövanşist” ve “oportünist hesapların” yapıldığı bir zemine oturmaması konusunda ana muhalefet CTP’nin;
Topluma karşı sorumlulukları çerçevesinde “ayarın bozulmaması” için gerekli tedbirleri almış olduğunu ve bunları dikkatle izleyeceğini düşünüyorum.
Geçici hükümete katılım ve katkısı hangi düzeyde olursa olsun...