Yazıma bu başlığı atarken anlatmaya çalıştığım acı gerçeğe sadece bir futbol maçının ardından tanık olmuş değilim…

İnsanlarımızı 35 yıldır perişan eden adaletsiz bir rejimin günlük yaşamımızda artık tek-tük kalmış sevinçler ve mutlulukları, son kalan renklerimizi de ipe çekip boğmaya başladığının en bariz örneğidir, Lefke’nin Menekşe-Beyazının da soluğunu kesme amaçlı olarak Futbol Federasyonu’nun Lefke TSK’ne “kestiği ceza”…

Evet… Lefke’nin idam kararı rejim tarafından 35 yıl önce zaten verilmişti. O zaman itmişlerdi Lefke’yi manevi olarak Kuzey Kıbrıs sınırlarının dışına… Şimdi de onun son sevinci, son nefes kaynağı kalan Lefke Türk Spor Kulübü’nün infazı gerçekleştiriliyor.

Tarihi ilçe hakkını gasbedip sosyo-ekonomik mağduriyete ittikleri Lefke’nin, şu Meclise milletvekili göndermesinin, haklarını savunmasının da böylece önünü tıkadılar.

Kalemleri Lefkoşa rejiminin emrindeki sözde “spor yazarı” bir avuç Lefke düşmanı ise şimdi çıkıyor ve Lefke’yi “futbolu öldürmekle” suçluyorlar.

Sizin baronlarınız ve ağababalarınız çoktan öldürdü be Lefke’yi… Siz de şimdi bu kez, koskoca LTSK camiasının infazı için cellatlığa mı soyundunuz?

Soyunun bakalım… Bu halk elbette baronlarınızın siyasi rejimini alaşağı edeceği gibi, LTSK camiası da günü gelecek sahada eze eze kazandığı bir maçta gasbedilen hakkının hesabını soracaktır. O zaman soyunduğunuz “misyonun” ne kadar çürük, ne kadar yoz, ne kadar kokuşmuş olduğunu göreceksiniz…

                                           *                   *                   *

Şurası bir gerçek ki… Lefkoşa’da Küçük Kaymaklı camiası dışında doğru dürüst ne futbol takımı ne de taraftarı kalmıştır.

Köy kulüplerimiz, 1974 öncesinde adlarını bile duymadığımız küçük semt takımlarımız bile, bunları birer birer sıradan geçirmektedir.

K. Kaymaklı ise zaten bence Lefkoşalı olmamıştır hiç… Lefke TSK’nin ise her ligde ciddi rakibi olmuştur. Ancak o maçlar hep sahada sonuçlanmıştır. Masada değil…

Oysa bugün neredeyse sıfırlanan diğer Lefkoşa takımları, tüm “hayatiyetlerini” siyasi rejimin ağababalarıyla, iktidar makamlarının ianelerine bağlamışlardır. Bunlara yapışık bazı sözde “spor yazarları” da sadece ismi kalan bu tür kulüplerin borazanlığını yaparak onları ayakta tutmakta, masa başı sonuçların lehlerine çıkması için avaz avaz bağırmaktadırlar.

Bugün yaptıkları da odur. Kupa finalinin son uzatma dakikasından sonra, Çetinkayalı futbolcuların, sahada kendi oyuncularını toparlamaya çalışan yalnız bir Lefke taraftarının üzerine nasıl saldırdıklarını, bu hareketin, Lefke tribünlerini kendi taraftarını koruma telaşıyla nasıl galeyana getirip sahaya ittiğini göremeyecek kadar körleşmiştir gözleri… Çetinkaya tribünlerinden koltukların sökülüp Lefkeli kadın ve çocuk taraftarların kafalarına nasıl yağdırıldığını da göremezler elbette…

Ve Lefkoşa rejiminin öngördüğü cezanın Lefke’ye kesilmesini ayakta alkışlarlar. Haksız bir idam kararının cellâtlığına soyunurlar.

                                           *                   *                   *

Bu siyasi rejimin her şeyini gasbettiği Lefke’de tek mutluluk kaynağı başarılı futbol takımı kalmıştı. Verilen idam mahiyetindeki “saha kapatma” ve diğer ağır cezalarla Lefke, olduğu gibi KKTC sınırlarının dışına atılmak istenmektedir.

Lefkelilerin buna bir cevabı olmalı… Lefkoşa’daki rejimin ağababaları bu devleti teslim alabilir ama onurlu bölge insanlarını asla…      

“Tecrübesiz bir hakem, oldukça yetersiz güvenlik önlemleri, ŞİDDETE EĞİLİMLİ FANATİK BİR LEFKE TARAFTAR GRUBU bir araya geldi ve olanlar oldu, en büyük saygısızlık da Urcan’ın anısına yapıldı” diye “buyurmuş” Çetinkaya Başkanı Ali Kösezade …

Bu vatanın bir yöresinin insanını “şiddete eğilimli” şeklinde bir diskriminasyona tabi tutmak size yakışmadı Sayın Başkan… Biraz da Lefkeli kadın ve çocukların üzerine sert plastik koltukları fırlatan kendi taraftarlarınızın “eğilimlerine” bir bakın…

Allah rahmet eylesin, değerli ve efendi spor adamı Urcan Vangöl’ün anısına en büyük saygısızlığı, bazı gazete köşelerindeki amigo spor yazarlarınız ve Federasyon’daki bölgeci uzantılarınız yapmıştır esasen…

Ve eğer Urcan Vangöl hayatta olsaydı;

“Ben masa başında ‘hükmen’ kazanılan bir kupa istemem, 90+5 dakika maç boyunca takımımı sürklase eden ve sahada kazanan takıma verelim bu kupayı” derdi.

Lefkoşa rejiminin adamlarında bu yürek yoksa, siz yapın bunu onun anısına… İsmi, Lefke TSK gibi bir büyük camianın müzesinde de yaşasın böylelikle…