Ne acı bir tesadüftür ki; her iki liderimizi de Ocak ayında kaybetmişiz!..
Kıbrıs Türk Halkının Özgürlük Mücadelesi Lideri Dr. Fazıl Küçük..
Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş..
Bu genç devletin ne şanslıyız ki; iki koca yürekli lideri oldu…
Siyaseten bir süre sonra rekabet içine girmiş olsalar, birbirleriyle uğraşsalar da; her ikisinin de farklı zamanlardaki liderlikleri ile bugün bu sorunlu coğrafyada özgürlük içerisinde yaşayabiliyoruz…
En sonda yazacağımı bu sebeple şu anda kaleme almış olayım; her iki liderimize de bu ülkenin bir avladı olarak teşekkür ederim, onları sevgi, saygı ve özlemle anarım…
********
Dün Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş’ın ölüm yıldönümüydü…
O geceyi unutmak mümkün değil; meyhanede arkadaşımın doğum gününü kutluyorduk; acı acı çalmıştı telefon!.. Telefonun ucunda şimdilerde Anadolu Ajansı’nın deneyimli fotoğrafçısı, o günlerde bizim Kıbrıs TV’nin değerli kameranı Ali Ruhluel kardeşim vardı…
“Hastane hareketlendi bence acilen gel”.. Ali bu cümleyi kurmuşsa onca yıllık deneyimiyle vardı bir bildiği, gitmek şarttı…
Dikmen tepelerindeki üniversite hastanesinde almıştım soluğu… Hava soğuktu, çok soğuk..
Acı bir haberdi canlı yayında paylaştığımız.. Kurucu Cumhurbaşkanımızı kaybetmiştik… Hastaneye girip gözyaşlarıyla çıkanlar.. Siyasetçisinden, sivil toplum örgütüne, köylüsünden kentlisine…
Haberi duyan akın akın hastaneye geliyordu…
Bir taraftan canlı yayında aktarımlar yaparken öte taraftan anılarım geliyordu gözümün önüne..
Gazeteciliğimin çömez dönemi, Annan planı rüzgarında savrulduğumuz yıllara denk geldi…
Toplumun çoğunluğu gibi ben de “Çözüm hemen şimdi, Denktaş istifa, Mr No. go home!” sloganlarını atanlardandım…
Buna rağmen duruşundan hiçbir şekilde geri adım atmamıştı!
“Devletim” derdi, “Anavatanım”… “Devlet kurduk değerini bilelim”
Dinlemedik… O’na en büyük saygısızlığı yaptık… Son sözlerinde bile bize son mesajını verirken, yine “devletim” demişti…
Ben genç bir gazeteci olarak Annan planı sonrasında yaşanan gelişmelerde kendimi çok sorguladım, Denktaş’ın ortaya koyduğu politikanın aslında ne kadar haklı olduğunu Rum yönetimleri bize karşı ortaya koydukları tavırla gösterdiler!
Haklıydı, hem de çok haklıydı.. Sonralarda çok çok daha iyi anladım neden eşsiz bir lider olduğunu..
Birleşmiş Milletler salonunda küçücük, tanınmayan bir devletin lideri nasıl da ayar vermişti tüm batılı devletlere.. O efsanevi konuşma aslında O’nun nasıl bir karaktere sahip olduğunu da anlatıyordu…
Bugün Türkiye’nin de, Kıbrıs Türk liderliğinin de geldiği pozisyon, Denktaş’ın yıllar önceki vizyonudur…
Kırsak da üzsek de siyasetinin son döneminde, emekliliğinde de anlatmaya , yazmaya devam etti…
O’nunla canlı yayınlar hep bir ders niteliğindeydi..
Gerçek bir liderdi…
******
Vizyon ve liderlik deyince Dr. Fazıl Küçük’ü anmadan geçmek mümkün mü? Yarın da O’nun ölüm yıldönümü…
Doktor’un hayat verdiği Halkın Sesi gazetesi okulundan geçmiş bir gazeteci olarak, kendimi hep şanslı hissettim… Dr. Küçük’ün vizyonu, ilerici kişiliği ve en önemlisi belki halkçı tarafını okudum, dinledim, o binada hissettim!
Denktaş devleti kurarken, O’na bu şansı veren Dr. Fazıl Küçük’ün mücadelesidir kuşkusuz..
Türkiye’nin Kıbrıs’tan, Kıbrıs’ın jeopolitik, jeostratejik öneminden haberdar olmadığı dönemde Kıbrıs Türkü’nün ve Türkiye’nin tek kurtuluşunun Türkiye’nin Kıbrıs’a sahip çıkması olduğunu görecek kadar ileri bir vizyona sahipti Dr. Küçük!
Ankara’da günlerce bakanlık koridorlarında beklese de yılmayıp dönemin Türkiye yönetimine Kıbrıs’ın önemini anlatmayı başarması ve onları buna ikna etmeleriyle bugün bir devlet sahibi olduğumuz hiç aklımızdan çıkmamalıdır.. Bu mücadeledir bugün bize bu özgür yaşamı sunan..
Çok da yerinde bir sıfattır, Dr. Küçük için kullandığımız; Kıbrıs Türk Halkının Özgürlük Mücadelesi Lideri..
Çünkü kan ve göz yaşı altında ezilen bir toplumdan Dr Küçük sayesinde özgürce yaşayan bir topluma evrildik..
Dr. Küçük’ün mücadelesi ile bugün bu huzur ortamına kavuştuk, gerçek tam olarak da budur..
Bize düşen Rauf Raif Denktaş ve Dr Fazıl Küçük’ün emaneti olan bu devlete ve özgürlüğümüze sonuna kadar sahip çıkmaktır…
Saygı ve özlemle…