Türkiye Başbakan Yardımcısı ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın günü birlik Kuzey Kıbrıs ziyaretlerinde verdikleri mesajlar ve 24 Şubat’taki UBP kurultayının ikinci turu öncesinde; Yine “istikrar” ve “KKTC ekonomisindeki gelişmeler” anafikri etrafında Başbakan İrsen Küçük ile paslaşmalarına ilişkin haberlerin detaylarını , burada tekrar uzun uzun yazmaya ve yorumlamaya gerek yok herhalde...

İki Bakan, Atalay ve Yıldırım’ın bu ziyaretleri;

Türkiye hükümetinin Kuzey Kıbrıs’taki İrsen Küçük hükümetine desteğinin azalmadığını, bilakis artan bir şekilde devam ettiğini gösteriyor.

Tabii onun, “UBP genel başkanı olarak kalması gerektiği” yönünde Ankara’daki iktidar çevrelerinin hassasiyetleri de bir şekilde yapılan açıklamalar içerisinden okunabiliyor.

Ülkemiz kamuoyunda da zaten bu algı var ve ziyaretle ilgili basın-yayında yer alan haber ve değerlendirmelerde de Ankara’dan bu üst düzey ziyaret başka türlü yorumlanmıyor.

Bakan Atalay’ın;

“Bir Genel Başkanın, Başbakan iken değiştirilmeye kalkışılması durumunda, bu ( ekonominin etkilenmesi) beklenir. İktidar partilerinde genel başkan değişimi daima bunu etkiler.

Ben hatta  yine de hafif geçti diyorum. Çünkü yaklaşık  1 yıldır iktidar partisinin kurultayı her konunun içinde.  Türkiye olsa buna katlanamazdı, dayanamazdı mesela. Daha fazla ekonomik dengesizlikler, sarsılmalar olabilirdi.

Buna dünyanın hiçbir ekonomisi dayanmaz. Siyasetin bu konulardaki, ekonomik programın uygulanması konusundaki hassasiyeti her şeyin başında geliyor” şeklindeki ifadeleri de bir yerde;

“Buna ne gerek vardı?” veya “gerek var mıdır?” anlamına gelen bir serzeniş veya “genel başkan değiştirmeye kalkışan” iktidar partisi UBP camiasına bir sitem olarak algılanabilir pekala...

“Yapmayın bunu” gibi bir öğüt, tavsiye veya “telkin” işte...

Tabii ki bu çarpıcı ifadelerin yanında;

UBP kurultayının ikinci turunda Başbakan Küçük’ün yelkenlerini dolduracak “ekonomik istikrar” ve “gelişme” vurguları etrafında, “övgü” ve destek içeren çok sayıda başka beyan ve “değerlendirmeleri” de oldu özellikle Başbakan Yardımcısı Atalay’ın...

Dediğim gibi... Bunlar beklenen açıklamalardı ve sadece;

“Ekonomik ilerleme, istikrar ve gelişmeye bizim desteğimizle de imza atan İrsen Bey’i kurultayda yine başa getirin ki, desteğimiz sürsün, bundan sonra toplumun tüm kesimlerine de rahatlama gelsin” demediği kaldı konuk Bakanın...

Zaten ilk üç yıldaki “kısıtlamalardan” sonra, “programın ikinci yarısından itibaren toplumsal kesimlere daha da rahatlama getirecek olumlu gelişmelerin olabileceğini” belirtiyordu bu bağlamda...

Velhasıl... Görüntü ortada...

Bu köşede sürekli olarak;

“Türkiye’deki iktidar ciddi anlamda İrsen Küçük’ten yana ve bu durum da onu parti içi güç mücadelesinde avantajlı yapıyor” şeklinde durum tespitleri yaptığım zaman;

Sanki tespitini yaptığım bu durumu şahsen ben de çok benimsiyormuşum ve dolayısıyla bundan yanaymışım gibi vehimlere kapılarak bana dahi “veryansın” edenler;

Acaba şimdi kime saldıracaklar çok merak ediyorum...

Neyse... Kafalarına göre takılsınlar artık...

***

Tüm bu gelişmelerle ilgili olarak;

DP Genel Sekreteri Bengü Şonya’nın dün yaptığı açıklamadaki tepki ve çıkışı da oldukça dikkat çekiciydi.

Bu bağlamda diğer muhalefet partilerinin de önüne geçiyordu.

Tabii bilemiyorum, bugün herhalde diğerlerinden de bir değerlendirme gelebilir.

DP Genel Sekreteri Şonya;

“Türkiye iktidar partisi yetkililerinin ve buradaki temsilcilerinin KKTC’de bir siyasi partinin kurultay çalışmaları sırasında defaten içişlerine müdahale olarak algılanabilecek davranışlar sergilemesi ve bu davranışların halkımız ve dünya nezdinde yarattığı algıları umursamaz şekilde davranması;

KKTC için hem bir ayıp hem de bir kayıptır.

Bu yaklaşımlarla, kurduğumuz devlet bir “iddia” dan öteye gidemez ve dolayısıyle ülkemizdeki siyaset ve siyasi kurumlar demokrasicilik oyunu maskesi altında menfaat gruplarının yarışından öte bir anlam ifade etmez.”

Şonya devamla;

“Hangi nedenle olursa olsun, başka bir ülke yetkililerinin ülkemizdeki bir siyasi partinin kendi içerisindeki bir seçime dahi dıştan müdahale sayılabilecek davranışları Kıbrıs Türk halkının iradesine müdahaledir.

Bu davranış sadece bizleri değil müdahaleyi yapanları da küçük düşürücü bir davranıştır. Kişisel ikbal için Anavatan olsa dahi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin içişlerine müdahaleyi davet eden iktidar partisi üst yönetimi Kıbrıs Türk halkına yaşattığı bu ezikliğin affedilemez sorumlusudur.”

Tabii UBP üst yönetimine hakim olan ve DP Genel Sekreteri Bengü Şonya’nın sözünü ettiği “müdahaleye davet” zihniyeti;

İki buçuk yıllık İrsen Küçük yönetimiyle başlamadığı gibi;

Bu zihniyeti UBP içinde son çeyrek asırdan, yani 1980’li yılların ortasından itibaren kimin “kurumsallaştırıp” siyasi ikbal için “müdahalelerden” medet umduğunu ve “bu uğurda” bir “parti-devlet” yarattığını da unutmamak gerekir.

Ve sanırım DP Genel Sekreteri dünkü açıklamasında belirtmese de bu gerçeği iyi bilenlerdendir.

Hele DP Genel Başkanı Serdar Denktaş daha da iyi bilecektir çünkü bu zihniyetle çarpışa çarpışa Demokrat Parti’yi kurmuştur.

Neyse ama... Sadece DP Genel Sekreteri Bengü Şonya’nın değil;

Adeta konuk Bakanlara ve Başbakan’a cevap verircesine;

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun da, dün KTEZO heyetini kabulünde söyledikleri;

Dikkatlerden kaçacak gibi değildi....

***

Cumhurbaşkanı Eroğlu;

“İstikrarlı bir gidişten bahsederken, istikrarlı gidişin istikameti sorgulanmaya başlanır.

İstikrarlı gidiş yukarıya doğru mu, aşağıya doğru mu?

Bunu tartışmaya başlamamız gerekir herhalde” diyerek;

Dün bol bol zikredilen “istikrar” konusundaki düşüncelerini(!) ortaya koyuyordu.

Ve tabii ki bunun söz konusu söylemlere bir tür tepki olduğunu anlamamak mümkün değildi.

Cumhurbaşkanı Eroğlu “istikrar” üzerinde durmaya devam ederek;

“Ekonomik istikrarın ancak ekonomik çarkların dönmesi ve ekonomik büyümenin halkın da hissedeceği şekilde gerçekleşmesiyle mümkün olacağına” da işaret etmekteydi.

Sanırım Sayın Cumhurbaşkanı, dünkü ziyaretlerde bir şekilde “by-pass” edildiği vehmine kapılarak;

Üstelik UBP kurultayında desteklediği Kaşif Bey’in kazanma şansının bu ziyaretlerden sonra olumsuz etkileneceğini düşünerek;

DP Genel Sekreteri Bengü Şonya’nın tepkisi ölçüsünde bir tepki vermese bile;

Ankara’daki iktidar çevrelerinin Başbakan Küçük’e olan muhabbetlerinden bir miktar rahatsızlık duymuş olacak ki;

İrsen Bey ve onu destekleyenlerin lugatlarındaki “sembol kavram” olan “istikrar” sözcüğüyle ilgili birtakım “imalar” vermeye çalıştı kanaatimce...

Bir işe yarar mı?

İzleyip göreceğiz ve yine değerlendireceğiz....