Güney Kıbrıs, ekonomik açıdan çok ağır bir kriz yaşıyor...
Anavatanı Yunanistan’ın durumu daha da kötü...
O nedenle, Kıbrıslı Rumlara yardım edemiyor...
Yardım etmek bir tarafa, işsiz kalan yüzlerce Yunanlı, Güney’den medet umuyor...
Kuzey Kıbrıs’a gelince...
KKTC devleti ekonomik açıdan bugüne dek kendi ayakları üzerinde durabilecek bir noktaya gelemedi...
Gerekçe olarak da her zaman ‘yeni devlet yönetiminde deneyimsizlik’ ve ‘ambargolar’ ön plana çıkarıldı...
KKTC devlet 1983’te kuruldu...
Ondan önce de KTFD (Kıbrıs Türk Federe Devleti) vardı...
Yaklaşık 38 yıllık bir süreçten söz ediyoruz...
Türkiye bunca zaman, ‘Yavruvatan’ dediği Kuzey Kıbrıs’a yardımlarını esirgemedi...
Bu yıldan başlayarak 2015’e kadar 3 yıllık süre içinde 3 milyar 300 milyon TL daha verecek...
Ayrıca deniz altından borularla su ve elektrik getirecek...
Güneyin durumuna baktığımızda, kuzeyin bu kadar güçlü bir destek bulmasını büyük bir şans olarak nitelemek yanlış olmaz...
Türkiye en sıkıntılı dönemlerinde bizlere yardımlarını esirgemedi...
Ekonomik durumu iyileştikçe yardımın miktarı daha da arttı...
Ancak bundan sonraki süreçte ana hedef; ayakları üzerinde durabilen bir KKTC devleti yaratmaktır...
Kıbrıs İşlerinden de Sorumlu Türkiye Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay, dün Ulaştırma ve Denizcilik Bakanı Sayın Binali Yıldırım ile birlikte Kuzey Kıbrıs’a bir günlük ziyaret gerçekleştirdi...
Türkiye medyasının Ankara temsilcileri de bakanlara eşlik etti...
Dün sabah Palm Beach Otel’de düzenlenen kahvaltılı toplantıya, Türkiye’den gelen heyet mensuplarının yanı sıra KKTC’deki ekonomik örgütlerin başkanları ile bazı medya kuruluşlarının genel yayın yönetmenleri de davet edildi...
Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Atun’un ev sahipliği yaptığı toplantıda, 2013-2015 dönemine ait ekonomik program ayrıntılarıyla bizlere anlatıldı...
Ana hedeflerden birkaç tanesini aktarmak istiyorum:
Fert başına düşen milli gelir 2015’te 17 bin dolara çıkacak...
İşsizlik oranı 3.2’ye düşecek...
Cari açık azalacak...
KKTC ekonomisi kendi ayakları üzerinde durabilir duruma gelecek...
Peki tüm bunlar sadece Türkiye’nin katkılarıyla olabilir mi?..
Sayın Atalay, bu soruya da açık ve net bir cevap verirken, buradaki siyasi istikrarın önemli olduğunu söyledi...
Türkiye’nin de gelecek yıldan itibaren seçim sürecine gireceğini, ancak bu sürecin ekonomik politikaları etkilemeyeceğini belirterek, KKTC’de ‘seçim ekonomisi’ uygulanmaması gerektiğine dikkat çekti...
Atalay, Başbakan İrsen Küçük ve hükümetinden memnuniyetini dile getirirken, UBP’de kurultay sürecinin uzamasını da eleştirdi...
“Bu kadar uzun süreye Türkiye bile dayanamazdı” diyen Atalay, Başbakanlık yaptığı bir dönemde İrsen Küçük’ün parti genel başkanlığından düşürülmesini yanlış bulduklarını ifade etti...
Bazı kesimler “Atalay UBP kurultayına müdahale etmek için geldi” diyor...
Sayın Bakan “müdahalede bulunmaya gelmedim” dedi, ama düşüncelerini de parmak arkasına saklanmadan söyledi...
Kuşkusuz; Türkiye hükümetinin düşüncelerini aktarmış oldu...
Ekonomik programın uygulanabimesi için KKTC’de siyasi istikrardan yana olduklarının altını çizdi...
Başbakan İrsen Küçük de bu kadar açık destek sonrasında büyük bir moral içinde, 24 milletvekili ile teslim aldığı UBP’yi bugün 30 milletvekilinin yer aldığı bir parti durumuna getirdiğini söyledi...
Küçük; halkın desteğiyle hizmet vermeye devam edeceğini belirterek, pazar günü gerçekleşecek olan kurultayda destek beklentisini bu sözlerle dile getirmiş oldu...
Pazar günü gerçekleşecek kurultay sonrasında UBP’de sular durulur mu?..
Zor gibi görünse de, Ana’nın beklentisi kazanan ve kaybeden tarafın kucaklaşmasıdır...