Bundan bir süre önce yine yazmıştım…

Toplumsal muhalefetin iki büyük kitlesel mitingi değil ama iktidar partisi UBP’deki koltuk isyanı ciddi dalgalanmalara yol açtı…

Ehh… Düzenin partisi bu… Mevcut sosyo-ekonomik ve çarpık siyasi sistemin kurucusu… Kollayıcısı…

Statükonun en kaşarlanmış unsurlarının sistemin silahlarıyla kazan kaldırması yetti partinin çalkalanmasına…

Parti karar organlarının toplantılarından sonra her şey halledildi mi şimdi?

Böyle zanneden fena yanılır…

Kim ne derse desin “isyancıların” kimliklerine ve temsil ettikleri “misyona” bakıldığı zaman işin içinde “Saray”dan esen rüzgârların ciddi rol oynadığını görememek fazla saflık olur.

Peki, aslında İrsen Bey’i daha da zorlayabilecek olan “Saray”, neden “isyancıları” hem de çok güçlü olduğu Parti Meclisi’nde daha fazla azdırmadı?

1. İrsen Bey “resti” gördü. Ve gerekirse erken seçime kadar gidebilecek veya “Saray”ın arzu etmediği koalisyonları deneyecek bir duruş ortaya koymasıyla;

“Parti bir erken seçimde kayıplar yaşayabilir, bir koalisyonda ise iktidar etki ve yetkisini paylaşmak zorunda kalabilir ama sonuçta İrsen Küçük’ün eşzamanlı gerçekleştireceği tasfiyelerle mutlak hâkimiyet sağladığı bir parti haline dönüşür, ‘Saray’la da bağları tümden koparır” şeklindeki “endişe” isyancıları bir süreliğine dizginlemiş oldu.

2. İrsen Bey’in “erken seçim” telaffuzu, aynı zamanda şu günlerde sıkça konuşulan “yeni siyasi sistem” bağlamında Anayasal değişiklikleri daha hararetli biçimde gündeme getirebilir, “Seçim ve Halkoylaması ile Siyasi Partiler” yasalarının da bu vesileyle ellenmesinin yolunu açabilirdi. Bu durum ise, öfkeli halk kitlelerinin artan baskısıyla yeni bir sisteme olanak tanınması için statükonun koltuk tutan bütün makamlarının oraları boşaltmasına yol açabilirdi. İsyancılar ve “Saray” bu gündemden uzak durmayı “uygun buldu”.    

3. İsyancılar, sadece KKTC kamuoyunda değil, UBP içinde de sempatiyle karşılanmadılar, tam tersine, iki yıllık UBP iktidarındaki tüm başarısızlıkların faturasının da bir şekilde kendilerine çıkmakta olduğunu gördüler, bir sonraki seçimi riske etmemek için – şimdilik – geri adım atmanın daha uygun olacağında, - “Saray”ın da “telkinleriyle” -  karar kıldılar.

4. Ve en önemlisi… Türkiye’deki seçimler… Ankara şu anda çok kritik bir seçime hazırlanmakta ve bu seçimin sonuçlarına göre “sistem değişikliği” dâhil, önemli pek çok siyasi ve sosyal dönüşümlerle stratejik dış politika hamlelerinin eşiğinde… Böylesi bir dönemde Ankara, Kuzey Kıbrıs’ta bir “hükümet krizi” ve seçim gündemi istemiyor. Kuzey Kıbrıs’taki siyasi denge değişikliklerine “mesai” ayıracak durumda değil… UBP iktidarıyla süregelen “istikrarsızlığı” bile bir tür “istikrar” olarak görüyor ve Türkiye’deki seçimler sonuçlanana kadar KKTC’nde bir siyasi çalkalanmayı “uygun bulmuyor”… Ve sanırım bu konuda İrsen Bey’in derin nefes almasına yol açacak “telkinlerde” de bulunmuştur “gerekli yerlere”…

                                           *                   *                   *

Velhasıl… İlk yumruk isyancılardan geldi ama… İlk raund Küçük’ün oldu bence… Yine de geride dövüşülecek çok raund var…

İrsen Bey’in “havlu atmaya” niyeti yok gibi görünüyor.

İsyancıların da tümüyle “nakavt” olmadıkları ve “köşeden aldıkları yeni talimatlar” ışığında ilerideki raundlarda yeniden atağa kalkmaları hiç sürpriz olmayacaktır.

İrsen Bey sayıyla kazandığı ilk raundun rehavetine kapılmaz ve kendi “kroke duruma” düşmeden isyancıları nakavt etmeyi başarırsa, boks maçının sonuna kadar ayakta kalabilir.

Daha açık konuşalım…

UBP içindeki isyan tümüyle bastırılıp, isyancılar cezalandırılmış değil henüz... Ne disiplin kurulu çalıştırılacak, ne de herhangi bir müeyyide söz konusu olacak…

İsyan sadece donduruldu. Yukarıda saydığım sebeplerle ama en önemlisi Ankara’ya seçim öncesi “baş ağrısı” yaşatmama kaygusuyla…

Lakin disiplin kurulu çalıştırılmamış olsa bile;

İrsen Bey, başka zorlayıcı koşullar olmaması halinde, UBP iktidarını normal genel seçim tarihine kadar Başbakan olarak sürdürmek istiyorsa;

Sessiz ve derinden… Bu isyanın müsebbiplerini zamana yayarak tasfiye etmek zorundadır. İsyanı dondurmak değil, ezmek zorundadır.

Bunu yapmadan geçireceği her gün, ne zaman tekrar arkadan bıçaklanacağının endişesiyle geçecek ve sonunda hançeri sırtında bulacaktır.

“Söylemedi” demeyin sonra yine…