İster adına kara mizah deyin… İsterseniz sulu mizah…
“Show” diyorsanız eğer… Çok kaba bir “show”…
Yine tam Aziz Nesin’lik…
Cem Yılmaz’ın kahkahadan insanı sakatlayan “stand-up” gösterilerine de yakışır cinsten…
Başta Başkent Lefkoşa’nın önemli bir bölümü olmak üzere, ülkenin çeşitli yörelerinde, bu çağda ve hala daha bu cehennemi Yaz sıcağında elektrik kesintilerine maruz kalan vatandaşlarımızın feryat figan ettiği saatlerde;
Bu ülkedeki siyasi iktidar çıkıyor ve geçtiğimiz gün Güney Kıbrıs’taki bir askeri üste meydana gelen büyük patlamayla bir elektrik santrali devre dışı kalan Rum Yönetimine;
“Size elektrik yardımı yapabiliriz” teklifi götürüyor.
“Kabul, yapın” dese Rum Yönetimi;
Apışıp kalacaklar öylece… Mahcup olacaklar, hepimizi de mahcup edecekler.
Ve çok büyük ihtimalle Güney’e verecek ekstra elektrik enerjisini bulamayacaklarından;
Ve de yetişip “yardım sözü” verdiler ya… Sırf bu “efeliği” zeybekliğe dönüştürmemek için Kuzey’deki bölgelerin elektriğini kısıp, en fazla 24 saatliğine laf ola enerji vermeye çalışacaklar Güneye…
Arkadaş sen, insanların bir dönem unuttukları çağdışı elektrik kesintilerini bile onlara yeniden hatırlatıyor, zırt-pırt kesiyorsun elektrikleri… Senin neyine başkasına bu konuda “show” yapmak?
Zaten ucu ucuna kullanıyorsun kendi kapasiteni… Hatta doğru kullanamıyorsun… Kim inanır senin teklifinin “ciddiyetine”?
Ha olur… “İyi niyet gösterisi yapmak istiyorum” dersen de eğer;
Bari istenildiği anda yerine getireceğin hizmetler konusunda bir iyi niyet gösterisi yap…
Hiç işte… Boşu boşuna yapamayacağımız işlerin taahhüdünü veriyor ve çok kaba “show”larla alay konusu oluyoruz.
Eh… Yapamayacağı işlerin sözünü vererek iktidar olanlarla bu kadar işte…
Oysa “Güney’e elektrik desteği” teklifini yaptığı zaman KKTC’nin iktidarı;
35 yılda dünyanın en fazla yangın riski olan coğrafyalarından birinde yer alan bu ülkeye bir tek yangın söndürme helikopteri dahi alamamanın yine acizlik ve çaresizliği yaşanıyordu geçtiğimiz gün…
35 yılda özellikle Bakanların arkalarını klima serinliğinde daha rahat yerlere oturtma merakıyla alınan makam arabaları bir yangın söndürme helikopteri almaktan daha öncelikliydi değil mi?
Evet… İyi ki Türkiye var ve bize yangın söndürme helikopteri ve uçağı gönderiyor. Ancak aradaki mesafeden dolayı haliyle bunlar gelene kadar geçen sürede yangın, rüzgârın da etkisiyle büyüyebiliyor ve işte 300 dönümü kül edebiliyor. Üstelik insanların evlerinin kapılarına kadar dayanıyor.
Oysa ilk dumanın, ilk alevin görüldüğü anda acil müdahalede bulunacak bir helikopterimiz olsaydı zaten iyice tükenen ormanlarımızın yakınlarında;
Emin olun 30 dönümlük alanda bulunan ağaçlarımızı bile kaybetmezdik.
Ama söylüyoruz… Bu siyasi rejim insan odaklı ve insanı yaşatmaya endeksli bir rejim olmadığı gibi, herhangi bir canlıyı yaşatmaya da odaklı değil…
Varsın yansın memleket değil mi? “KKTC’ni sonsuza kadar yaşatacağız” diye basarlar yarın yine içi boş nutukları ve devam ederler ormanlarımızın, doğal çevremizin, denizlerimizin ölümünü seyretmeye… Bu topraklar üzerinde herhangi bir yaşam belirtisi kalmayana kadar…
Oysa her felakette askerimizle birlikte yardıma koşan Sivil Savunma teşkilatımızın geçtiğimiz dönemlerde önerisi olmuş siyasilere bir yangın helikopterinin tedarik edilmesi için… Fakat alınmamış, bütçe ayrılmamış her nedense…
* * *
Adanın her iki kesiminde geçtiğimiz gün iki felaket yaşandı. Can kaybının olması bağlamında Güney’deki daha büyük boyutlarda…
Her iki tarafa da geçmiş olsun…
Karşı tarafla belki sevinçlerimiz yıllardır ortak değil ama felaketler hangi tarafta olursa olsun insanı sarsıyor. İnsanoğlu yanıbaşındaki acı ve gözyaşına kayıtsız kalamıyor.
Tıpkı iki yakın komşu Türkiye ve Yunanistan’daki iki büyük depremde olduğu gibi, taraflar acıları paylaştıkça azaltabiliyor ve güven tesis edebiliyorlar birbirleri arasında…
Kıbrıs’ta da iki taraf bundan sonra çözüme odaklanarak ve bu konuda ciddi ve samimi bir şekilde birbirlerine yardım ederek, aslında kendi kendilerine iyilik yapmış olacaklardır. Belki bundan sonra bu adada sadece felaketlerdeki hüznü değil, artık çeşitli konularda ortak sevinçleri de yaşarız… Kimbilir, belki…