Dost sohbetlerinde zaman zaman kullanmayı çok sevdiğim, Arapça kökenli, “eski Türkçe” veya “Osmanlıca” da diyebileceğimiz bir ifade var:
“Hissikablelvuku”…
TDK sözlüklerinde Türkçe tam karşılığı “önsezi”…
“Altıncı his”, “gelecekte gerçekleşecek bir olayı hissetme durumu”, “olayları gerçekleşmeden önce hissetme” veya “içine doğmak” şeklinde açıklamalar da yanlış sayılmaz. Halk arasında “beyan oldu” da derler buna…
Geçtiğimiz hafta böyle bir “hissikablelvuku” hadisesi yaşadım.
Özellikle bizim kuşak açısından nostaljik sayılan müziklerle ilgili konuşmaktan büyük keyif aldığım değerli bir dostumla Cat Stevens ağırlıklı bir sohbet yapmış ve şunları söylemiştim;
“Cat Stevens’ın (Yusuf İslam) hemen her albümüne sahiptim, lakin bir yılda iki kez ev taşıyıp üç ayrı mekânda eşyalarımı toplamaya çalışırken, çoğunu kaybettim. Ancak Cat Stevens’ın ‘Izitso’ isimli ‘LP’ albümünü buldum. 1977’de yılında çıkan bu plakta, çok beğendiğim “Kıbrıs” isimli enstrümental bir parçası da var. Senden rica etsem bana bu LP’yi, CD’ye aktarabilir misin?”
“Merak etme gardaş bu plak bende de var, hemen hazırlarım” dedi ve sözünü de tuttu.
“Izitso” isimli albümünün arka kapağında, plakta yer alan parçaların hepsinin sözleri ve isimleri yer alıyor ama “Kıbrıs” isimli beste, (Kıbrıslı Rum bir babanın oğlu olarak kendisi “Kipros” diyor) enstrümental olduğundan kapak tanıtımında yok. Ama albümün içinde dördüncü parça olarak dinliyorsunuz.
Şimdi… Gelelim “hissikablelvuku” hadisesine…
Albümü bana CD’ye aktaran dostumla şu veya bu şekilde en fazla Cat Stevens’ı konuştuk, diğer albümlerine değindik, Yusuf İslam kimliğinden söz ettik, velhasıl adını bolca andık.
Üç-beş gün sonra da Cat Stevens’ın adaya geldiğini ve Lefke’de Şeyh Nazım Kıbrısi’yi ziyaret ederek elini öptüğü öğrendim.
“Eh oğlum Ali, bu kadar çağırırsan sonunda gelir, keşke ülkemiz için de aydınlık ve güzel günler çağırsaydın bu kadar” dedim kendi kendime…
Belki de son beş yıl içinde Cat Stevens’ın adını bir kez olsun anmamıştım ama ben andım, o da geldi işte…
Önceden haberim olsa, Lefke’ye gider;
“Ey Yusuf gardaş, Steven abi, (benden 11 yaş büyük), sen buraya gelmezden birkaç gün önce hep seni konuşmuştuk, ‘çağrımıza’ uydun ve geldin, hade bana şu ‘Izitso’ albümünü imzala, ‘Kıbrıs’ isimli parçanı da şöyle bir ‘tıngırdat’ da, Allah’ın lütfuyla bana beyan olan bu hadiseyi taçlandıralım yaşayarak” derdim.
Olmadı. Gürsel Karagözlü’nün haberinden öğrendim Lefke’ye geldiğini ve hemen gideceğini…
Kısmet değilmiş. Onu en son 1987 yılında, benim de yöneticilerinden olduğum, Serdar Denktaş Başkanlığı’ndaki Kuzey Kıbrıs Kültür Derneği lokalinin bahçesine, üyelerimiz ve dönemin Cat Stevens hayranlarıyla sohbet etmek için davet ettiğimizde görmüş, tanışmış ve el sıkışmıştık. Orada bulunan çok sayıda genç kadın hayranının ellerini sıkmayı kibarca reddetmiş, bunun dinsel gerekçesini de orada bulunan hanımları incitmemeye çalışarak açıklamıştı.
* * *
İngilizce biyografilerinde genellikle “son of a Greek-Orthodox father” olarak tanımlandığı için, birebir tercümelerde bu kavram “Yunan-Ortodoks bir babanın oğlu” olarak aktarılır. Fakat ilk ismiyle Steven Demetre Georgiou olarak Londra’da dünyaya gelen Cat Stevens, esasında Kıbrıslı Rum bir babanın ve İsveçli bir annenin oğludur. Baba tarafından Kıbrıslı yani…
Çünkü Kıbrıslı Rumlar da Yunanlılar gibi, “Greek Orthodox” olarak tanımlanır. Bu tanımlama, adalı Rumlar için kullandığımız “Rum-Ortodoks” ifadesinin de karşılığıdır aynı zamanda… “Greek-Cypriot” dediğimiz zaman, “Kıbrıslı Yunanlı”yı değil, “Kıbrıslı Rum”u kastettiğimiz gibi…
İslam dinini seçtikten sonra ABD’deki 11 Eylül hadiseleri ile birlikte biraz bocalayan, dinsel tercihi bakımından tereddüt geçirdiği söylenen Cat Stevens’ın yine de dininden ayrılmadığı ancak biraz daha ılımlı ve modern müzikle daha barışık bir rotaya girdiğini hep birlikte gözlemliyoruz.
Yusuf İslam kimliğiyle de bana sempatik geldiği gibi, Cat Stevens kimliğiyle sergilediği yeteneklerini yeniden hatırlamasına da sevindim.
“Wild World”, “Peace Train”, “Father and Son”, “Ruby Love”, “O Caritas” ve “Kıbrıs” gibi beste ve müzikleri yapabilen kaç müzisyen kaldı ki şu “Vahşi Dünya”da?
- - - - - -