UBP kaynıyormuş… Çoğu örgüt ayaklanmış, kimi milletvekilleri küsmüş, tabanda derin bir hoşnutsuzluk oluşmuş…

Neden mi? Son istihdamlar yüzünden… Peki ne varmış istihdamlarda? “Adaletsizlik” varmış…

Durun öyle hemen sevinmeyin. Sanmayın ki UBP’nin ileri gelenleri ve geride kalanları, kelimenin gerçek karşılığının peşindeler… Kastettikleri, bildiğiniz “adalet” değil…

Onların “adalet” derken kastettikleri şey başka…

Yoksa daha anlamadınız mı? Bunda anlaşılmayacak ne var canım; torpil adaletinden bahsediyorlar, torpil adaletinden…

“Allah Allah, olur mu hiç öyle şey; torpilin adaleti mi olurmuş?” demeyin. Demek ki oluyormuş…

Geçtiğimiz gece yapılan bir toplantıda, koca koca adamlar birbirlerine girmişler. Başbakan’ı topa tutanların çoğu hızlarını alamayıp, toplantıyı da terk etmişler.

İçini dökmek için söz alan öfkeli örgüt başkanları, başbakana, bakanlara, ilçe başkanına ve  bürokratlara fena halde yüklenmişler. İstihdam listesinden duydukları rahatsızlık o kadar çokmuş ki, seslerini ayarlayamamışlar… Onlar konuşurken duvarlar titremiş, pencereler sallanmış!

İş bu toplantıda bitse yine de iyi… Partinin hiçbir kademesinde huzur kalmamış. “Bu işin sonu erken kongredir” diyenler bile varmış. Çok kişi kararlıymış; “adaletsiz” davranmak ne demekmiş İrsen Bey’e gösterecekler.

Bu kalbe zarar öfke ve bunca hengame “adaletsiz ana liste” yüzünden… Tepkiler muhtelif. Kimisi  “benim örgütümün listesinden sadece bir kişiciği aldınız; ötekiler gâvur çocuğu mu be ama!” diye feveran ediyor; kimisi “falancanın çocuğunu aldınız da bizim filancanınkini niçin almadınız ya ağam?” diye ortalığı velveleye veriyor.

Bazılarının derdi ise başka: “Listedeki 21 numaralı çocuğun büyük dayısının ortanca oğlunun ikinci yeğeni DP’lidir… Onu aldınız da bizim kızcığı es geçtiniz; yazıklar olsun size!”

Koca partinin içinde birden bire büyük bir muhalefet oluştu. Bunları derleyip organize etmeye çalışan bazı milletvekillerinden de söz ediliyor. Bunların çoğu, İrsen Bey’in “adaletsiz” olduğunu, daha bakanlıkları dağıttığı esnada kavramış cin fikirli isimler… Şimdi harekete geçtiler…

Ne tuhaf değil mi? Sinirler gergin, ortalık toz duman, muhalefet keskin ama kimsenin lügat karıştırıp “adalet” sözcüğünün gerçek manasını okumaya niyeti yok!

Bir Allah’ın kulu da çıkıp şöyle yüksek sesle, “Ne yapıyoruz biz böyle! Bir memleket bu şekilde mi yönetilir? Niçin ihtiyaç yokken istihdam yapıyoruz? Münhal açmadan memur yazmak da ne demek? Biz kendimizi ne sanıyoruz? Partimizle devleti iç içe geçirmek yakışıyor mu bize?” diye isyan etmiyor.

Okumuş, yazmış, görmüş geçirmiş bir dolu üye, delege, milletvekili var… Hepsi birden bu pörsümüş, bitik yöntemlere nasıl böyle kayıtsız kalabiliyorlar anlamak imkânsız.

Bir parti böyle fokur fokur kaynarken; içinden buhar niyetine bile olsa, hiç mi “sağduyu” çıkmaz Allah aşkına?