Ada'nın Güney'inde ekonomik kriz yaşanırken, Kuzey'de siyasi yapı altüst olmuş durumda. Bu konuda bir önceki yazımızın başlığı, "Erken seçime doğru (mu)?" idi. Kuzey Kıbrıs'ta iktidar Ulusal Birlik Partisi'nde (UBP) yaşanan "iç çekişme" erken seçimin ayak seslerinin göstergesiydi. Yazımızın sonunda, "(...) Başbakan İrsen Küçük ABD'ye gitti. Türk yürüyüşüne katılacak. Ancak ülkeye döndüğü zaman, erken seçim adımının atıldığı veya atılacağı bir 'siyasi manzara' ile karşı karşıya kalabilir(...) demiştim. Süreç hızlı işledi. UBP'deki muhalif 10 milletvekilinden 8'i, muhalif partilerle "hükümetin düşürülmesi" konusunda görüş birliğine vardı. Meclis bugün toplanıyor. Meclis'teki muhalefet partileri ile 8 UBP'li vekilin hükümetin düşürülmesine yönelik, Meclis Başkanlığı'na "güvensizlik önergesi" vermesi bekleniyor. "Tehlikenin" farkına varan Başbakan Küçük de, ilk uçakla ABD'den dün döndü. Normalde bugün Ada'da olması gerekiyordu.

‘Küçük hükümeti düşecek’

Başbakan Küçük, UBP'de parti organlarını acil toplantıya çağırdı. Toplantıda muhalif adımlara karşı bir strateji belirlendi. Buna göre partide huzuru bozduğu iddia edilen 3 milletvekilinin “ilk etapta” ihraç edilmesi kararı alındı. Muhalif vekiller bunu, “ihraç bile olsa, kararımızdan geri dönmeyiz” şeklinde değerlendirdi. Konuştuğum Demokrat Parti Genel Başkanı Serdar Denktaş, “İrsen Küçük hükümeti yarın (bugün) sona erecektir” derken, Toplumcu Demokrasi Partisi Genel Başkanı Mehmet Çakıcı, “KKTC tarihinde ilk kez bir iktidar, kendi vekillerinin oyu ile düşecek” diyor. Çakıcı’ nın, “Ankara artık istenmeyen İrsen Küçük’ten vazgeçsin” sözleri ise dikkat çekici. Ana muhalefet partisi Cumhuriyetçi Türk Partisi-Birleşik Güçler Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu’nun yaklaşımı ise, “güvensizlik önergesine evet” şeklinde.

‘Eroğlu’nun piyonu olmayız’

İşte bu noktada ciddi tartışmalar ve "pazarlıklar" olabilir. CTP’nin Başbakan İrsen Küçük’ün erken seçim kararını desteklemesi sürpriz olmaz. Çünkü CTP’nin içerisinde önemli bir grup, “UBP’deki operasyonu Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun yaptığına” inanıyor. Üst düzey bir CTP’li bunu, “Eroğlu’nun piyonu olmayız” sözleri ile açıklıyor. Üst düzey partilinin, “Başbakan Küçük CTP-BG’yi yok sayarak, diğer muhalif partilerle ortak hareket etmesinin yolunu açıyor. Ana muhalefetin kapısını sabah sabah çalarsa, süreç farklı işleyebilir” sözleri önemli. Başbakan Küçük ve ekibi CTP-BG ile “resmi” anlamda temasa geçmezse, “erken seçim önerisi” Meclis'ten geçmez. Bu olunca da, “hükümet güvensizlik önergesi” ile düşürülebilir. Bu da Başbakan'ın, milletvekili olarak seçimlere katılması anlamına geliyor. UBP'de 2012 ortalarında başlayan krizin ülkeye kaybettirdikleri düşünüldüğünde, "artık ne olacaksa, olsun" noktasına gelindiğini söyleyebiliriz. Ülkenin sorunları yerine, kamuoyu sürekli UBP'nin sorunlarıyla meşgul oluyor veya "meşgul ediliyor..."

Bundan sonra ne olur?

UBP'de yaşanan kriz muhalefeti memnun ediyor. Tek başına 30 milletvekili ile iktidar olan UBP'nin parçalanması işlerine geliyor. UBP'de yaşananlardan sonra ülkede yapılacak seçimlerde tek başına iktidarın çıkması zor görülüyor. Kıbrıs Türk halkının "sandığa" gitmeme konusunda kararlı olabileceğini söylemek de hayalci olmaz. Yeni parti oluşumları veya yapılanmaların, Eylül veya Ekim'de yapılacak bir seçimde başarılı olması beklenmemeli. Kuzey Kıbrıs'ın "yapısını ve politik çıkarları" göz ardı ederek atılacak her adım başarısızlıkla sonuçlanabilir. CTP ve UBP'nin güçlü bir tabanları olduğunu unutmayalım. Ancak Kuzey Kıbrıs'ta Halkın Adalet Konseyi, Toparlanıyoruz ve Aydınlık Yarınlar Hareketi gibi yapılanmalar "siyasetçilerin değişmesine" ön ayak olabilir.

Ankara nasıl bakar?

Bu dönemde Ankara’nın nasıl bir tavır takınacağını da merak ediyorsanız, "Kıbrıs Türk halkından onay alan herkes muhatap kabul edilir..." Kimse "seçim döneminde” "Ankara"nın "adını" "politik çıkarlarında" kullanmaya kalkmamalı. Kıbrıs Türk halkının sosyal ve ekonomik kalkınmasına katkı yapacak her siyasi hareket destek görür. Siyasetçilerin de birinci önceliği halkına güvenmek,  halkından "icazet" almak olmalı. Ama Ankara’nın “kaygılarını” göz ardı ederek atılacak adımlar da, ülkenin ciddi sıkıntılar yaşamasına neden olabilir. Dengeyi iyi kurmakta fayda var.