Gündem Kıbrıs Genel Yayın Yönetmeni Çiğdem Aydın yazdı...
ÇOK YORULDUK BİZ...
Halk olarak yorulduk, gazeteci olarak yorulduk, birey olarak yorulduk. Anne, baba, kardeş olarak yorulduk. Yaşamak yada yaşamaya çalışmak hiç bu kadar zorlaşmamıştı.
Bir yanımızda ekonomik zorluklar, çocukların eğitimi, sağlıktaki erişilmezlik, trafikte ardı ardına gelen ölüm haberleri; diğer yanımızda kendi bilmez zorbaların insan hayatını gözlerini kırpmadan gasp etmeleri.
Can alıyorlar….
Evet yanlış okumadınız; bir gün birileri, öfke kontrolü olmadığı için sizin, benim veya bir yakınımızın canını alabilir.
Mesela döverek, mesela ateşli silah kullanarak, mesela keserek, mesela aracıyla çarparak ve aklımızın hayalimizin sığmadığı 'meselalarla' dolu nedenlerle.
Çok yorulduk biz, bizi yordular ve ne yazık ki gazeteci olarak biz de bu halkı yorduk.
YORULDUK BİZ...
Hemen her gün sevdiklerimizin ölüm haberlerini yazmaktan, komşumuza, tanıdıklarımıza, sevdiklerimize 'kanınız canınız öldü yada öldürüldü' demekten. Kan revan içinde kaldı ülke trafikte, eğlence mekanlarında, mahallelerde her yerde kan dökülüyor.
Üstelik öyle toplu tüfekli tanklı savaş hali de yok. Ama her yanımız kan içinde.
YORDULAR BİZİ...
Kanunsuzluklarından, yolsuzluklarından, ihanetlerinden, iki yüzlülüklerinden, sorumsuzluklarından herkesin kendini kanun uygulayıcısı zannetmesinden, kendilerini kolluk gücü yerine koymalarından, birilerinin kendilerini yargıç, savcı yerine koymalarından yordular bizi.
Kimdir bu insanlar? Nereden geldiler? Ne zaman geldiler hangi ara bu hale geldik. Peki ya içimizdekiler, bizler hangi ara yolumuzu kaybettik. Hangi arada yozlaştık.
Kimler nasıl yaptı bunları buraya nasıl geldik biz?
YORDUK BİZ BU HALKI
İstemeden yaptık. Kimsenin öldürülmesi haberini kamuoyuna duyurmak istemezdik elbette. Kimsenin mahremini de duyurmak istemezdik. Tecavüze, tacize uğrayan bir kadının veya bir çocuğun haberini yapmak istemezdik mesela.
Yada bir eğlence mekanında dövülerek öldürülen genç bir adamın haberini de yapmak istemezdik.
Kocası tarafından 17 bıçak darbesi ile öldürülen bir kadının, cinayeti gören küçük bir çocuğun haberini kamuoyuna duyurmak istemezdik.
Annesi tarafından öldürülen bir çocuğun, yada trafikte evine gitmeye çalışan bir gencin ölüm haberini yapmak istemezdik. Yapmak istemediğimiz duyurmak istemediğimiz onca acı ve öfke var ki yazsak sayfalar sığmaz.
Ama mesleğimiz bu doğru haberi en doğru empatiden yoksun OLMADAN kamuoyuna duyurmak.
Peki ne isterdim biliyor musunuz?
Tüm bunların güzel ülkemde olmamasını isterdim. Çocukların özgürce oynayabildiği parklar, bahçeler mahalleler. Gençlerin eğlenebildiği gezebildiği eğitimli nitelikli insanlarla bir arada olabilecekleri sosyal mekanlar isterdim.
Bir anne olarak çocuğum dışarıya çıktığında huzur içinde uyumak isterdim mesela. Eve sağ salim geleceğinden o kadar emin olmak isterdim mesela.
Çok mu şey istiyorum bilmem ama, kimse öldürülmesin istiyorum. Bunlar son olsun istiyorum.