Gündem Kıbrıs Genel Yayın Yönetmeni Çiğdem Aydın'ın köşe yazısı...
Biraz fazla çetrefilli bir konu ama yine de bu konuda görüşümü paylaşmak istedim.
Peşinen söyleyeyim, biliyorum ki bazı kesimlerin hedefi haline geleceğim malum konu dokunulmaz konu olunca. Yine de görüşlerimi paylaşmak isterim nacizane.
Öncellikle “Vicdani Ret Hakkı” olabilmesi için ada'daki "Ateş kes anlaşmasının fesh" edilmesi gerekir.
Devletin evlet olabilmesi için ordusu olması gerekir. Bugün Dünya'da ordusuz devlet var mı?
Yanı başımızda 100 bin milis gücü olan Güney Kıbrıs varken, nüfusumuzun üçte birine tekabül ediyor tabi rakam artmadıysa. Yanı başımızda Rum "dostlarımız" silahlanmaya milyon dolarlar ayırırken, Elam gibi bir terör örgütünün bağrından kopan faşist bir grubun siyasallaşması ve aldıkları oy oranları yükselmeye yani kabul görmeye devam ederken redediyoruz mu diyeceğiz.
Elbette ki silah tutmayı rededen insanlar ve gençler olabilir hiç bir itirazım yok. Lakin araştırıldı mı acaba Kıbrıs Türk kadınının erkek çocuk doğurganlık oranı nedir?
Örneğin son 10 yılda, kaç Erkek çocuğu dünyaya getirmişiz. Kaçı askere gitmiş yaşı 18 olduğunda? Kaçı Master, Doktora yapmış ve gitmiş vatani görevini yapmaya.
Kaçı 35 yaşın altında askere gitmiş mesela?
Veya gençlere bu yasa önerisini verdiğimizde şunları da beraberinde anlattık mı?
Ömür boyu ateşli silah için hiç bir koşulda müracaat edemezler. Yani o çok övinilen avcılık sanırım 3 nesilde sona erer. Mesela asla Polis olamazlar. Özel Güvenlik de olamazlar... Bu ve bunun gibi meslekler, hobiler veya spor dalları....
Çok uzatmayacağım ama diyebilirsiniz beddeli askerlik yapanlar yapıyor da ,evet ama KKTC yurttaşları 4 yıl ardışık yurt dışında çalışmak zorunda dahası asker kaçağı gibi oldukları için yıllarca ülkelerine gelemiyorlardı, ev almakta sorun, anası babası ölür cenazelerine dahi gelemiyorlardı o nedenle bulunmuş bir çözümdü hatırlatmak isterim.
“Vicdani Ret Hakkı”na gelince zaten doğurganlık konusunda yaşam standartları gözetilince en iyi şartları çocuklarına vermek isteyen Kıbrıs Türk kadını bir veya iki çocuk tercih ediyor diyelim ki, o çocuklar da bu "hak"tan yararlandı o zaman kaç nesil sonra Asker ve Polis Teşkilatımız ortadan kalkar?
Peki sınırlarımızı kim koruyacak? Malum olası bir çözümde Türk Silahlı Kuvvetlerinin adadaki varlığı sınırlı sayıda olacak!!! Küçük bir bölgede gözlemci gibi anladığım kadarıyla. Ordu ve Polis gücü de yasa eli ile zayıflatılınca herkes kamuda kağıt mı taşıyacak. Sınır Güvenliğimizi de yapancı ordulara İsrail,Yunan, İngiliz, BM, ABD vs... emanet edeceğiz. Yada sınırlar zaten olmayacak mı?
Peki, Can ve Mal Güvenliğimiz?
Belki bir miktar değişiklik olabilir yani,“Vicdani Ret Hakkı” değil de silah eğitiminden ari şekilde askeri eğitim, disiplinde görevler tamamlanabilir. Netice de sivil hizmet görevglileri var, mutfak var, bahçe temizliği var, yazıcılar var... Var da Var sorun Kışla mı? Üniforma mı?
Şimdilik diyeceklerim bu kadar.....