Dün herkes gibi ben de babamı ziyaret ettim, bol bol sohbet ettik…
Annem de vardı yanımızda ama “Babalar Günü” hatırına sohbete katılmayıp, “Ali karnın aç mı yoksa kahve mi yapayım?” diye sordu sadece… Hayatta hiç reddedemediğim kahveyi bile “zahmet etme anne” diyerek istemedim.
Biliyordum, kısa bir süre sohbet şansımız vardı babamla…
“İyi misin baba” diye sordum…
“Rahatız Ali burada, bak annen de rahat, huzurluyuz en azından” dedi ve ekledi:
“Siz nasılsınız oralarda, sıcaklar başladı herhalde, Timurcuk, Serap iyi mi, Fener de şampiyon oldu, bu sene bayrak astınız mı evinize?”
“Herkes ellerinizden öper, onları da temsilen ben ulaştım bugün size, Fener şampiyon olur da biz evimize bayrak asmaz mıyız? Sıcaklara gelince… Girne’deki evimiz o kadar serin bir mevkide ki, klima çalıştırmadan Yaz mevsimini geçiririz herhalde”…
“İnanır mısın Ali, ben de Lefke’yi hiçbir yere değişmem ve unutamam, hatta annenden daha fazla ‘Lefkeliyim’ diyebilirim sana… Sahi, bizim Lefke bu yıl nasıl gitti futbolda?” diye sordu bu kez babam…
“Hiç sorma baba” dedim… “Takımımız bu sene Birinci Ligde gerçekten çok iyi bir performans sergiledi ve hatırlarsın 1972’de kazandığı Kupa’dan sonra yeniden uzandı Kupa’ya… Lakin…”
Babam, “lakin ne demek oğlum, bir aksilik mi oldu?” diye sordu.
“Oldu baba… Sen Lefke’yi unutmadın ama buradaki siyasi rejim unuttu, hatta daha da zulüm yapmaya başladı Lefke’ye” diyerek Lefke TSK’nın Kupası’nın gasbedildiği öyküyü ve gelinen noktayı baştan sona ona anlattım.
Siyasi rejimin gaddarlığı ve adaletsizliği nedeniyle, Kuzey’de çarenin tükendiği her noktada onbinlerce KKTC vatandaşının yaptığı gibi, Güney’e başvuran Lefke ve camiasını nasıl “hainlikle” suçladıklarını da anlattım.
Her zamanki gibi, yaşanmış deneyimlerinden de örnekler vererek şu soruyu sordu bana:
“Oğlum bak, bu sistem ayakları baş, başları ayak yapan bir sistemdir, dolayısıyla bu sistemin futbol ortamından da fazla bir şey beklenemez. Ancak buna karşı mutlaka iyi organize olmak gerekir. Emin misin, Lefkeliler bu kez siyasetçilerin oyununa gelmeden, fire vermeden ve dimdik durabilecekler mi kulübün genel kurulunun aldığı kararların arkasında?”
“Öyle görünüyor şimdilik baba” dedim. “Çünkü sözde futbol yöneticilerinin bu çirkin üslubu, Lefkelileri daha da biledi ve bunun hukuki bedelini ödettirme kararlılığındadırlar. Lefkeliler bu topraklarda Osmanlı-Türk mirası aydınlık bir kente sahip olmanın gururunu yaşamış direşken insanlardır. LEFKE’NİN BİLEĞİNİ BÜKMEK KOLAY DEĞİLDİR. En karanlık anlarda bile yenilmeyen bir madenci direncine, dalındaki portakalın sabırla olgunlaşmasını bekleyen umuda sahiptirler.”
“Yine de oğlum, dikkatli olmak lazım, Lefkeliler gözü kara bir şekilde haklı oldukları bir dava için mücadele edebilir ama unutmayın ki, bu sistemin de gözü dönmüş adamları, ucuza satın aldıkları tetikçileri vardır. Önemli olan birlik halinde ve kararlı insanlarla tökezlemeden, fire vermeden yürümektir. Lefkeliler, geriye dönüş halinde kaybedecekleri bir yola çıktılar. Bu süreçte, KKTC’ne esas zararı ve kötülüğü yapanları halka iyi anlatarak deşifre etmeyi de başardıkları takdirde, Lefkeliler ayrıca tarihi bir görev yapmış olacaktır. Allah yardımcınız olsun” diye tamamladı sözlerini babam…
* * *
“Baba, ben gideyim, sizin de biraz başınızı ağrıttım ama bunları da anlatmalıydım sana” diyerek kalktım.
“Bir kahve içseydin” diye doğruldu yerinden… Uzandım, yüzlerce ağacı heykel yapan, pek çok esere imza atan, memleketin gurur duyduğu gençleri eğitip şekillendiren, hep doğruyu işleyen, haksızlık nereden gelirse gelsin “dur” diyen usta ve maharetli ellerinden hasretle öptüm.
“Tekrar gelmek için bir koca sene bekleme” diye seslendi arkamdan babam… “Merak etme baba” dedim. Çiçeğimi bırakıp gittim…
Daha yapacak çok işi, doğru şekillendireceği çok şey vardı babamın. Ölüme de direndi ama İlahi takdir böyleydi.
Haksızlığa karşı mutlaka mücadele etmemiz gerektiğini ve Allah’tan başka kimsenin önünde eğilip secde etmemeyi de ondan öğrendik…
* * *
Lefkoşa Dereboyu Federasyonu kim ki, bizi ve Lefkelileri diz çöktürecek? Göreceğiz…