Gündem Kıbrıs Genel Yayın Yönetmeni Çiğdem Aydın'ın köşe yazısı...

Yazının başlığından da anlayacağını üzere konumuz ANKARA… 
Aslında Ankara’nın kendisi değil, AK Parti…. 
Birkaç cümle ile özetlemeye çalışacağım.Net ve kısa yazmaya gayretle, KKTC’de bazı köşe yazarları, bazı siyasiler hatta bazı programcılar üstlerine son birkaç yıldır vazife edindiler ki, AK Parti sözcüsü gibi gerek siyasilerimiz, gerek ekonomimiz gerekse ülkenin genel hali ile ilgili yorumlar, kulisler hatta yazılar yazmaktadırlar. 
Son Örnek de “ANKARA KABİNE DEĞİŞİKLİĞİNE ONAY VERMEDİ” oldu.
Şimdi ben de “sözcü” gibi davranmak ve yaptığım eleştirinin altını boş bırakmak istemem fakat, mantığıma göre AK Parti KKTC’deki kabine değişikliği ile ilgilenecek durumda değildir. Bana göre hiç de olmadı zaten. 
Allah aşkına insanların ülkesinde binlerce insan göçük altında kaldı, ardından sel vurdu kayıpları var. Hem ekonomik hem de manevi olarak güçlü durmak zorunda olan bir Türkiye var. Siz kalkmışsınız Başbakan Ünal Üstel’in Ankara ziyaretini “icazet” lamaya gitmiş gibi lanse ediyorsunuz. 
Sizlerin tek derdi buralarda ve bu koltuklarda kimlerin nasıl oturacağı hangi pazarlıklar döndüğü olabilir belki ama AK Partinin derdinin bu olduğunu sanmıyorum. 
Söylediklerinizin veya yazdıklarınızın kimlere nasıl hizmet ettiğini kanaatimce açıklayayım. 
1-    KKTC bir devlet değildir, Türkiye’nin alt yönetimidir… 
2-    KKTC’deki hükumetleri Türkiye kurar, Türkiye bozar…
3-    KKTC Başbakanı kendi kararlarını, kendisi veremez izin almak zorundadır
Ama en tehlikelisi birinci maddedir. Güney Kıbrıs’ın tüm AB ve BM platformlarında iddia ettiği ve lobicilik faaliyeti sürdürdüğü bizleri KKTC olarak ciddi anlamda ekonomik dar boğaza soktuğu, ambargo ve izolasyonları ile Dünyadan kopardığı düşünülürse ağzımızdan çıkan cümlelere de kalemimizden dökülen kelimelere de çok dikkat etmek gerekiyor. 
Kötü niyetle yazılmasa, söylenmese de nerelere nasıl hizmet ettiği düşünülmelidir. Bir kabine değişikliğini dahi “Ankara”ya yüklemek ve KKTC Başbakanını, hükumeti dahası ülkeyi itibarsızlaştırdığımızı unutmamak gerek. 
Özetle bizim tek hava borumuz Türkiye’dir. Türkiye olmasa bugün ne ekonomimiz kalır, ne de egemenliğimiz, dahası özgürlüklerimiz de elimizden alınır hem de hukuk diye diye. 
Oysa en büyük hukuksuzluk Avrupa Birliği’nin Kıbrıslı Türkler üzerinde uyguladığı ambargolar, Birleşmiş Milletlerin hukuk diye diye Kıbrıslı Türklerin Dünya’dan izolesidir. Tüm bunların mücadelesini ise tanınmış ve sözleri dikkate alınan Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte verebileceğimizi unutmayın.