Bugün gündem yine çok yoğun... Yazılabilecek çok konu var...

Hatta Kıbrıs ile ilgili önemli bir görüşme de Cenevre’de gerçekleşiyor...

 

İlk önce, zaman zaman köşelerinde kendi özelini paylaşan yazarları anlamakta bazen güçlük çektiğimi ifade etmek isterim... “Özelinse git özelini ‘özel’ bir şekilde hallet kardeşim” demeye bile getirirdim kendi içimde...

Demek ki bir yerde “özeli” paylaşmanın “bir zamanı” olabiliyormuş!... Bu öyle bir duygu ki, herhalde herkesle paylaşmanın da hazzını yaşamak istiyorsunuz hissettiklerinize dair...

 

İşte bugün “zamanıdır” diyerek köşe yazımın tüm tasarrufunu hayat arkadaşıma, eşime birşeyler yazarak kullanmak istiyorum yüksek müsaadelerinizle...

 

7 Temmuz bizim evlilik yıldönümümüz... Ancak bu yıldönümü bizim için bu kez çok ama çok farklı ve anlamlı... Evliliğimizin beşinci yıldönümünü, iki misafirimizi dört gözle bekleyerek kutluyoruz bu yıl... Annelerinin karnında biri kız, diğeri oğlan iki çocuğumuza kavuşmanın, ilk kez anne ve ilk kez baba olmanın heyecanını yaşamak için günleri adeta iple çekiyoruz...

 

Canım Karım,

Öncelikle bana hem birlikte geçirdiğimiz mutlu ve huzurlu 5 yıl için, hem de şimdi böylesi bir mutluluğu yaşatıyor olduğun için sana binlerce kez teşekkür etmek isterim...

Bu dünyada sahip olabileceğim ilk ve en değerli şey sendin... Şimdiyse sahip olabileceğim ilk ve en değerli şey sizler olacaksınız...

 

Bir kadına tereddütsüz inanabilmek, ona tapmak, onu hayatın başlangıcı kabul edebilmek, hayatın ışığı bellemek... Bu duyguları bir anlık yaşayabilmek belki her zaman mümkün olabiliyor, ancak her zaman, kesintisiz bir şekilde bu duygularla yaşayabilmek esas mesele... Yazar Balzac’ın dediği gibi “Bu, yeniden doğmak değildir de nedir?”...

 

Ben seni Yasemin, yaşlanıp ölünceye kadar sevmeyi değil, bilesiniz ki sizi sevdikçe gençleşerek, daha çok uzun bir süre bu duyguyu yaşayabilmenin, sizi sevebilmenin süresini uzatabilmek için hayattan zaman kazanmanın her zaman mücadelesini vereceğim...

 

Evlilik yıldönümümüz kutlu olsun Yasemin'im...