İki aydır devam eden içi boş “kabine muhabbetleri” nihayet tam da niteliğine uygun bir şekilde sonuçlandı.

Siyasi kulis habercilerine sözüm yok ama “dedikodu yazarları malzemesiz kalacak” diye hayıflanmasın “necip medyamızda” bu tür yayınlardan tiraj ile reklam geliri bekleyenler… Esas dedikodu malzemesi bundan sonra çıkacak…

Üç Bakan kabine dışı kaldı. Daha kalmadan ağlamaya ve kendilerine bağlı DLG ile örgütleri dürtüklemeye başlamışlardı zaten… Bu hazımsızlıkla yine rahat durmayacaklardır.

Ortalığı karıştırmaya, “medyadaki” adamlarını kullanmaya çalışacaklar ama hiçbirinin yüreği kendi partilerinin “eseri” olan mevcut siyasi rejim ve iktidar zihniyetinin artık köklü bir şekilde değişmesi mücadelesi yapmaya yetmeyecek…

Çünkü bu “sistemin politikacısı” olmalarında büyük payı olan, onları hasbelkader bir yerlere taşıyan rejim ve ağababalarına çok şey borçludurlar.

Sistemi değiştirmek yerine, onun içinde kalıp, köşe başlarındaki belirli mihrakları da dürtükleyerek, ağlayarak, sızlayarak “intikam davası” yürüteceklerdir.

İşte “necip medyamıza” bu noktada düşen görev;

“Mağdur edildiklerine”, “harcandıklarına” inanan bu kabine dışı isimlerle adamlarının timsah gözyaşları ve intikam hırslarına alet olup, dedikodu sütunlarını işgal etmemelerini sağlamaktır.

UBP’de Enver Emin’in onurlu çıkışıyla başlayan, Serdar Denktaş ve arkadaşlarının o günlerdeki haklı isyanlarıyla büyüyen;

Ve Tahsin Ertuğruloğlu’nun amansız şekilde mücadele ettiği şu kapıkulluğuna dayanan avanta rejimine, “ağalarının” önünde temenna atıp, her seferinde diz çökerek onay verenlerdir bugün kendilerini “haksızlığa uğramış” hisseden kesimler…

Defalarca uyarılmışlardı oysa… UBP’deki “tek adam sultasına” karşı çıkan değerli insanlar, “siz de isyan edin bu kokuşmuş sistem ve vesayetle icazet içeren yapıya, bugün bizleri harcamaya çalışanlar, gün gelecek ne kadar sadık kul olursanız olun sizin üzerinizi de bir kalemde çizebileceklerdir” diye anlatmaya çalışmışlardı meramlarını…

Ama kapıkulluğuna dayanan bir sistem içerisinde “ikbal aramayı”, dik duruş sergileyerek sistemin ta kendisine karşı çıkmaya tercih edip, sadık kul olmayı yeğleyenler, şimdi işte sadık kulluklarının “bedelini” ödemektedirler.

“Ne olacak canım, bu tür adamlar ortalığı galeyana verirler, koltukları bir süre sonra yine alırlar” diyenler çıkabilir şimdi…

Bence bu toplumun son UBP iktidarıyla birlikte gözü biraz olsun açılmışsa… Tek adam sultasına dayalı kapıkulluğu rejimine sadık adamların timsah gözyaşlarıyla bir daha bu halkın gönlünü alabilmeleri mümkün olmayacaktır.

Çünkü kapıkulluğu rejimine her zaman otomatik onay verenler;

Bu sisteme karşı kelleyi koltuğa alıp yola çıkan doğru düzgün siyasetçi ve dürüst insanların kıyıma uğratılmasına da onay vermişlerdi aynı zamanda… Kendi kişisel ikballeri için, bir avuç idealist insanın daha çağdaş demokratik bir gelecek yolundaki kavgalarının çiğnenmesine, ezilmesine yol açmışlardı.

Bakmayın bunların şimdiki ağlamalarına sızlamalarına…

Yarın Küçük’e karşı olan güç odaklarıyla kol kola girerek partiyi “allem gallem” ederler, Küçük’ü de götürürler, “onun olduğu iddia edilen” kabinesini de…

Haa… Sayın Küçük “her derde deva” bir kabine mi kurdu?

Hayır… Değişmeyen Bakanlar bir yana… Değiştirdiklerinin de bu ülkenin kötü kaderini değiştirebilecek bir potansiyel, donanım ve dahi niyet bile taşımadıklarını anlamamak için süzme salak olmak gerekir.

Ama eğer halkın bu rejim ve bekçilerine karşı başkaldırısında belirgin bir kararlılık olur, sivil toplumla siyasetin büyük buluşması da sağlanır ve mücadele platformu da köktenci bir değişime yönelik olarak olgunlaşırsa;

UBP iktidarını beş yıllık “görev süresinin” sonuna taşıması muradedilen bu kabine de, bir süre sonra “mayna eder”…

* * *

Lakin daha da önemlisi… Türkiye’de Haziran’da yapılacak genel seçimler… Esas “kusursuz fırtına” ve büyük “Tsunamiyi” ondan sonra bekleyin siz…

Hele Türkiye’de bir siyasi sistem değişikliği gündeme otursun seçimlerden sonra… Bakın bakalım buradaki siyasi rejim ve bekçilerinin defterleri nasıl toptan dürülür veya dürülmesi için halkın önüne bir fırsat penceresi açılır ondan sonra… Yeni Anayasa, seçim yasaları ve erken seçimle…

Bu “kabine değişikliğinin” bir kaşık sudaki fırtınası daha ne ki…

Haziran’dan sonra göreceksiniz esas zelzele ve rejimin kıyametini…

- - - -