Kıbrıs Türkü, bugünlere gelebilmek için çok zor dönemlerden geçti…
Baskı altında ezilen, sürekli silahlı saldırılara uğrayan ve göçe zorlanan…
Fakirlik içinde yaşayan…
Ama özgürlüğü için direnen ve sonunda başarıya ulaşan bir halkımız var…
Yönetimde ve sistemde bazı sıkıntılar yaşasak bile, artık bir devlet sahibiyiz…
Devletin tanınması ve güçlenmesi için de fedakârlıklara ihtiyaç vardır…
Kim ne derse desin, bu ülkede ‘ekonomik anlamda’ en büyük fedakârlığı Asil Nadir yaptı…
Yurt dışındaki birikimlerinin bir kısmını, büyük bir cesaretle Kuzey Kıbrıs’a kaydırdı…
Tarlada çürüyen narenciyeye hayat verdi…
İnsanlar alın terinin karşılığını aldıkça, ağaçlarına dört elle sarıldı…
Sadece Güzelyurt değil, tüm ülke yeşile büründü…
Kıbrıslı Türkler; ilk defa dünya standartlarında 5 yıldızlı otellere kavuştu…
Ülkeye kaliteli turistler geldi…
Bunların bir kısmı güzel köylerimizden ev satın almak suretiyle piyasaya büyük paralar akıttı…
Yediden yetmişe herkesin yüzü güldü…
Ama bizimle bir türlü ortaklığa razı olmayan Kıbrıslı Rumlar bu duruma çok öfkelendi…
Kıbrıslı Türklerin ekonomik sıkıntılarla boğuşarak, gün gele hiçbir hak talep etmeden teslim olacaklarını hesaplarken, Asil Nadir bu hesapları bozuyordu…
Öyleyse bir şeyler yapmalıydılar…
Müzakerelerde Hristofyas’ın ‘özel temsilcisi’ olarak yer alan, Yorgo Yakovu’nun ‘İngiliz dedektiflere’ yaptığı açıklamaya göre; 1982 yılında Asil Nadir’i çökertmek için ‘özel ofis’ kuruldu…
Bu ofis, içimizdeki ve Türkiye’deki bazı casuslardan da yardım gördü…
Asil Nadir, 1990 yılına kadar özel ofisin saldırılarına aldırmadan işlerini daha da büyüttü…
Dünya teknoloji devlerinden Sansui’yi, ardından Del Monte’yi satın aldı…
Sırada ‘dev bir turizm kuruluşu’ vardı…
Pazarlıkları tamamladığı günlerde, çökertme planı ABD ve İngiltere’de uygulamaya kondu…
Eğer bu insanlık dışı girişim başarılı olmasaydı, dünya devi oteller zinciri Kuzey Kıbrıs’a adım atmış olacaktı…
İleriki günlerde bunları daha ayrıntılı bir şekilde ele alacağız…
Asil Nadir uğradığı haksızlıklardan sonra, iki yıl süreyle İngiltere’de kaldı…
Kayyumlar, dünyanın değişik ülkelerindeki mal varlıklarını yok pahasına elden çıkardılar…
Gerçek değeri 200 milyon Sterlin olan işletmeleri 5-10 milyon dolara devrettiler…
Asil Nadir, bizzat İngiliz yetkililerin uyarısı üzerine ‘canının tehlikede olduğunu’ anlayarak, Kuzey Kıbrıs’a kaçmak zorunda kaldı…
Ada’da bulunduğu 17 yıllık süre içinde, o’nun fikirlerinden, başarılı deneyimlerinden yararlanmak isteyen olmadı…
Hayatında hiçbir deneyimi olmayanlar bu ülkede önemli makamlara getirilirken, dünya şirketlerini yönetmiş bir işadamının görüşlerine başvurma ihtiyacı hissedilmedi!..
Hep ‘Dikilitaş politikası’ uygulandı…
Asil Nadir, sadece Kıbrıslı Rumların komplolarından değil, kendi içimizdeki bazı siyasilerin ‘Dikilitaş politikasından’ da rahatsızdı…
Her fırsatta “yazık bu halka” diyordu…
Canından çok daha fazla sevdiği güzel ülkesindeki güzel insanımızın, işsiz, parasız kaldığını, esnafın kepenk indirdiğini, narenciyecinin, patates üreticisinin ve hayvancının perişan olduğunu gördükçe içi sızlıyordu…
Aradan 17 yıl geçtikten sonra, eksik olan tüm savunma belgelerini de toparlayarak İngiltere’ye dönüş yaptı…
26 Ağustos 2010 tarihinde Onur Air’a ait A 321 uçağı ile Ercan’dan hareket ederek, Luton Havaalanı’na vardığımızda, Sky Televizyonu programcısı kendisine “İngiltere’den ne bekliyorsunuz?” sorusunu yöneltti…
Bu soruya tek kelime ile yanıt verdi:
“Adalet”…
İki yılın sonunda hak ettiği adaleti bulduğunu söyleyemeyiz…
Tam tersi, hapislik cezası aldı…
Ama umutsuzluğa düşmedi…
İstinaf sürecinde suçsuzluğunu kanıtlayacağına olan inancını yitirmedi…
Sırf kendi ülkesine, kendi insanına, daha doğrusu Türklük dünyasına daha fazla hizmet verebilmek için büyük bir risk omuzladı…
Şimdi görev sırası bizdedir…
Üretici örgütler, uyuyan siyasetin üzerinden geçerek, Asil Nadir’e destek çıkma kararlılığını ortaya koydu…
İlk adım bugün atılıyor…
Lefkoşa’daki Kuğulu Park önünde tarihi bir gün daha yaşayacağız…
Tüm dünyaya ‘adalet’ mesajı göndereceğiz…
Irkçılığın sona ermesi için insanların dayanışmasını isteyeceğiz…
Halkımızın, Asil Nadir’in yanında olduğunu göstereceğiz…
1983’te olduğu gibi, tüm siyasi görüşleri bir kenara iterek, onurlu insanlar olarak kenetlenip haykıracağız:
Teslim olmak yok…