Yunanistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin katılımını bahane ederek çekildi.

Nereden mi çekildi? 

Ankara’da organize edilen 1. Dünya Çocuk Oyunları'ndan…

Bunlar o kadar düşman, o kadar kindar ve siyaseti çocuklarının üzerinde dahi gözlerini kırpmadan kullanabilecek kadar ilkel ki…

Ne olmasını bekliyorlardı?

KKTC’den gelen çocukların oyunlardan kovulup ülkelerine geri gönderilmesini mi?

Yoksa Yunanistan’dan gelen ve tam zehirlenmemiş kendi çocuklarını tekrar otobüslere doldurup evlerine yollatmak mı?

İster inanın, ister inanmayın ama aynen bu sonuncusunu yapmışlar.

Aylarca bu şenliğe hazırlanan çocuklara nasıl bir mazeret söylemiş olabilirsiniz ki?

Mesela, “Düşmanlarımızla aynı yerde bulunamayız, hemen gitmeliyiz!” mi dediniz? Yoksa “KKTC diye bir yer yoktur ve olamaz. Bu nedenle bu ortamda kalamayız, hemen geri dönüyoruz!” mu?

Allah aşkına ne dediler bu küçücük çocuklara!

Gerçekten çok merak ediyorum!

***

Bu zihniyet hiç ama hiç değişmedi ve değişmeyecek.

Hiç unutmam Atina’da görev yaptığım 90’lı yılları!... Yediğimiz, içtiğimiz ayrı gitmeyen Yunanlı arkadaşlarımla yaşadıklarımı!

O yıllarda en küçük bir Türkiye-Yunanistan gerginliğinde asla benimle görüşmezler, yolda belde karşılaşsak selam bile vermezlerdi. Sular durulduğundaysa, hiçbir şey olmamış gibi eski samimiyetlerine hemen dönüverirlerdi.  Bir türlü alışamadığım bu garip davranışlarına sık sık tanık oluyor, bire bir yaşıyordum bu tip olayları.  

Kıbrıslı Türk olduğumu öğrendiğinde asla bir daha benimle konuşmayanına da rastladım, Türk olduğum için bana bir şekilde zarar vermek isteyenine de… Sakın bunların sıradan insanlar olduklarını da sanmayın… Kimisi gazeteci, kimisi İstanbul’dan göç eden ailelerin çocukları, kimisi ev sahibim veya mahalle bakkalımdı…

Bu olanları inanın “20 yıl önce yaşananlardı” diye geçiştiremiyorsunuz. Çünkü hala aynı zihniyetin münferit olmaksızın, genel bir motivasyonla devam ettiğine her an tanıklık ediyorsunuz. Ve keşke bu olanlar sadece Yunanistan’la sınırlı kalabilseydi.

Ne acı ki bu davranışlar Güney’de de daha farklı gelişmiyor. Bunun tek nedeni, bu düşmanca zihniyetin, benzer kaynak ve yöntemlerle sürekli beslenmesi… Bir yanda kilise, bir yanda eğitim sistemi, bir yanda siyaset ve en önemlisi de aile içi yetiştirme biçimleri tamamıyla aynı… Bana birkaç aileyi örnek göstererek bunun aksini ne olur kimse ispatlamaya kalkmasın. Ha bu zihniyet değişemez mi? Tabii ki değişebilir. Öncelikle bu kin ve nefret aşılaması durdurulmalı. Birkaç nesil, kilisede, okulda, siyasette artık “Türk düşmanlığı” ile zehirlenmemeli…  Gerçekten formülü bu kadar basit. Şu an ne Yunanistan’da, ne de Güney Kıbrıs’ta “Türk ile dost olunabilir” yaklaşımı asla itibarlı bir tez olamıyor. En azından son birkaç asırdır bu böyle. Bu nedenle kendi içimizde hiç kimse, bunun aksini savunarak “barış” ve “dostluk” tacirliği ne olur yapmasın… 

***

Ve çok merak ettiğim bir başka şey de, dün akşam İnönü Meydanı’nda “1. Geleneksel Annan Planı Şenlikleri” düzenleyenlerin nasıl bir “Rumlarla dost olunabilir” formülüne sahip oldukları!

Küçücük fidanları, “çocuk oyunlarına katılamazsınız” deyip, süklüm püklüm evlerine gönderenlere inat, varsın siz de İnönü Meydanı’nda “Barış Oyunlarınıza” devam ediverin… Hiç itirazımız yok.

Ama en azından kendinize bunların bir “oyun” olduğunu söylemekten ne olur çekinmeyin…

Yoksa günün birinde siz de “süklüm püklüm” olmaktan kurtulamazsınız. O zaman da bunun ne size, ne de gerçek barışa bir faydası olur…