Bahar Sancar'ın köşe yazısı...
Herkes Türkiye’deki büyük depremi ve sonuçlarını sorguluyor.
Azımsanamayacak büyüklükte iki deprem ile sarsıldı Türkiye…
Son bir haftadır hem Türkiye’nin hem de KKTC’nin yaşadığı acıları anlatmaya hiçbir kelime, hiçbir lisan yetmiyor…
Türkiye yaralarını sarmaya, depremzedelerine sahip çıkmaya başladı…
Türk halkı görülmemiş bir dayanışma göstererek bu felaketin yaralarını sarıyor…
Acılarımızı unutmayacağız ama yaralarımızı da sararak benzer felaketlerin yaşanmaması için çalışacağız…
…
Peki, KKTC’de oturduğumuz binalar ne kadar güvenli?
6 Şubat’tan bu yana hangimiz güvenle evlerimize giriyor ve güvenle başını yastığa koyduğunu düşünüyor?
Dipkarpaz’dan Yeşilırmak’a kadar KKTC’nin yer yerinde, evet her yerinde yıkılmaya yüz tutmuş binalar var… Üflesen yıkılacak…
Sosyal medyada boy boy fotoğraflar dolaşmaya başladı bile…
Hatta ki 9 Şubat gecesi, Minareliköy’de akşam saatlerinde kerpiç bir bina durduk yere yıkıldı!
…
Bu deprem felaketi sonrasında fay hatları konusunda uzman* olduk hepimiz…
Ve hemen altımızdan da fay hattı geçtiğimi hepimiz öğrendik…
Hala daha unutulmamış bir Baf Depremi varken ve felaketin ne zaman geleceği belli olmuyorken, siz oturduğunuz binalara ne kadar güveniyorsunuz?
KKTC’de olası şiddetli bir deprem sonrasında kaç bina ayakta kalacak biliyor musunuz? Emin misiniz yaptığınız binalardan?
Eleştirmek çok kolay… Önemli olan bundan sonrası için hızlı bir şekilde tedbir almak…
Güvenli olmayan binaları tahliye etmek… Mevcut binaları güçlendirmek…
Affı olmayan bir İmar Planı hazırlamak ve eş, dost, yakın akrabalara torpil gözetmeden uygulayabilmektir önemli olan…
Uygulansın ki daha büyük felaketlerle karşılaştığımız sabahlara uyanmayalım…
Ocaklar sönmesin… Çocuklar ölmesin…