Son iki gündür Hayvan Üreticileri ve Yetiştiricileri Birliği’nin Lefkoşa’da Başbakanlık önünde gerçekleştirdiği eylemi hayretler içerisinde izliyorum…
Ezelden beridir eylemleri yeterince sert geçen Hayvan Üreticileri ve Yetiştiricileri Birliği, bu sene de gerçekleştirdiği bu eylemde “Her gün eylemin dozunu giderek artıracağız” açıklamaları yapıyor… 
“Müsteşarla görüşmeyiz, sadece Başbakan ile görüşürüz”, “Yazılı garanti isteriz” diyerek ayak direten hayvancılar hükümetin sadece BİR AYLIK aldığı DONMUŞ İTHAL ET KARARI nedeniyle sokaklara döküldü…
Birlik Başkanı Sayın Naimoğulları dün yaptığı açıklamada da “20 ton eti biz hibe etmeye hazırız” dedi…
Benim açımdan diğer bir HAYRET VERİCİ açıklama da bu oldu…
Hani ülkede o kadar hayvan yoktu? Hani yeterli değildi?

Bu konuya birazdan döneceğim ama son iki gündür beni asıl üzen nokta Başbakanlık önünde eylemcilere sürekli sağduyu çağrısı yapan ve traktörlerin önünde tabiri caizse ezilen polisimizdir…
Eylemcilerin tüm taşkınlıkları karşısında metanetini ve cesaretini koruyan polisimize gerçekten teşekkür ediyorum… 
Olabildiğince sakin kalan polisimiz yaşanan o kadar arbedeye, tahrike ve tehditkâr söyleme rağmen soğukkanlı bir duruş sergiledi…
Dünyanın herhangi bir başka yerinde değil aynı olay, benzer bir olay yaşansaydı, o ülkede polisin tepkisi ve müdahalesi inanın çok daha farklı olurdu…
Kaldı ki dünya basınından bu görüntüleri hepimiz izliyoruz!
KKTC polisini eylemlerde sergilediği duruşundan dolayı bir kez daha canı gönülden kutluyorum…
Ve iki gündür yaşanan arbedelerde yaralanan polislerimize de acil şifalar diliyorum…

Hayvancıların eylemine dönecek olursak, eyleme halk desteği olmadığı çok aşikâr…
Başbakanlığın kapısı yıkıldı, saman balyaları ve lastik yakıldı, sloganlar atıldı, kornalar aralıksız çalındı…
Bugüne kadar devletin üreticilere verdiği SIFIR FAİZLİ desteklerden tutun da sütte TARİHTE GÖRÜLMEMİŞ teşviklerin yanı sıra her istediklerini de tıkır tıkır alan, dediklerini bir şekilde yaptıran ancak sadece bir ay gelecek ithal etten dolayı üreticilerimizin bugünlerde yaptığı eylemler sokağın tepkisini fazlasıyla çekti… 
Hükümetin ve Tarım Bakanlığı’nın üreticiye verdiği destekler gazetelerde boy boy çıkıyor…
Neredeyse her gün yeni bir destek ve ödeme haberleri medyada yer alıyor…
Yedi düvel de tüm bunları okuyor…


Zaten kasapların önünden başını başka yöne çevirerek geçen vatandaş, eylemde kamu malına verilen zararların kendi cebinden çıkacağını çok iyi biliyor…
Milli zarar, çocuklarımızın rızkından giden ziyan…
Hükümetin aldığı ithal et kararına çok sıcak bakan bir kesim olmasa da eylemin boyutu ve şiddeti sokakta çok ciddi anlamda huzursuzluğa neden oldu… 
Vatandaş “Sonuçta serbest piyasadır isteyen alır, isteyen almaz” diyerek, “Bu kadar yaygaraya ne gerek var?” diye soruyor ve dar gelirli kesimin mutfağına donmuş da olsa et girecek olmasından dolayı ortaya çıkan rahatsızlığı anlayamıyor…
Dar gelirli vatandaş illa ki bir Kurban Bayramından, diğer Kurban Bayramına kapısına et gelsin de çocuklarına yedirsin diye beklemek zorunda mı? 

Diğer bir isyan ise “Gelecek olan donmuş etin ne eti olduğu belli değil” –MİŞ…
Güney’den KAÇAK getirilen etlerden ne kadar eminseniz, donmuş ithal etten de o kadar EMİN olabilirsiniz…

Son zamanlarda vatandaştan destek isteyen ama HİÇ DESTEK GÖRMEYEN eylemlere şahit oluyoruz artık…
Vatandaş kavga, gürültü, arbede ve kaos istemiyor…
Tekrar söylüyorum…
Vatandaş uzlaşı, sakinlik ve el birliği ile ülkenin kalkınmasını istiyor… 
Yaşadığı darboğazın artık bitmesini bekliyor…
Önce pandemi, ardından bitmek bilmeyen ekonomik kriz ve geçim sıkıntısı vatandaşı fazlasıyla yordu…

Buradan eylemdeki herkese sesleniyorum…
Hak; yakarak, yıkarak, bağırarak aranmaz…
Hak; hukukla, masa başında, konuşarak, tartışarak ile aranır…
Kamu malına zarar vermek, polisle arbede yaşamak sizi haklı konumdan haksız duruma düşürdü…
Bu da lütfen aklınızın bir köşesinde olsun…