Bin defa, yüzbin defadır söylüyoruz. Dilimizde tüy bitti…
- Bir ülkede bir siyasi rejim sorunu varsa eğer ve de o rejimin bekçisi bir siyasi iktidar... Son tahlilde onu devirmek için verilecek demokratik mücadelenin boyutu da siyasi olmak zorundadır, siyasi unsurların mücadeleye katılımı ve önderliği kaçınılmazdır.
Belirli siyasi partileri beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Ama inkâr edemezsiniz. İnkâr ederseniz de eğer… Alternatif başka bir siyasi oluşuma gider, siyasi mücadelede yerinizi alırsınız.
Lakin… “Ben topyekûn bir demokratik mücadelenin siyasi önderliğini de Polonya’daki ‘Dayanışma Sendikası’ gibi kendi içimden çıkarıyorum, siyasi partilere gerek yok” gibi bir iddiadaysanız… O zaman miting ve eylemlerinizin de belirli bir siyasi disiplin, otorite ve ana hatları net olarak belirlenmiş stratejiler içermesi gerekir.
Geçtiğimiz gün Meclis önündeki eylemde olduğu gibi, bir otorite boşluğu, bir organizasyon yetersizliği nedeniyle, her isteyenin istediğini serbestçe yaparak eylemin disiplin ve selametini ciddi biçimde riske edecek şekilde değil açıkçası…
Sendikal hareketin “inisiyatifinde” organize edilen eylemlerde ciddi bir örgütlenme, otorite ve disiplin boşluğu yaşandığı görülmektedir.
Hal böyle olunca da… Bu tür toplumsal kalkışmaları, kitlesel eylemleri ve halk hareketlerini ezmek için fırsat kollayan siyasi rejim ve iktidarları da provokasyon zeminini çok rahat bulur, kitlenin arasındaki marjinal unsurlarla adamlarını da kullanarak, insanlarımızı gereksiz biçimde kendi emniyet güçleriyle karşı karşıya getirirler.
Doğa nasıl ki boşluk tanımazsa… Demokrasi mücadeleleri de boşluk kaldırmaz… Demokratik merkeziyetçi disiplin ve otorite boşluğunu da eninde sonunda kaçınılmaz olarak marjinal unsurlar doldurur.
Doldurur ama… Hareketi de zafiyete uğratır, giderek daha fazla kitlenin bu kez meydanları boşaltmasına neden olur.
Şurası bir gerçek;
- Siyasi rejim ve iktidarı siyasi muhalefetle bütünleşemeyen, siyasi önderlikten yoksun kitleleri, başıboş kontrolsüz bir kalabalığa dönüştürmek ve ortaya çıkan disiplinsizlik ile lidersiz örgütlülüğü dağıtmak için hiç de zorlanmayacaktır.
Böylelikle bundan sonraki eylemlere halkın yoğun kitlesel katılımını tekrar sağlamak da kolay kolay mümkün olmayacaktır.
* * *
Şimdi… Bu haliyle “Sendikal Platform” eylem disipliniyle otoriteyi hiçbir zaman sağlayamayacaktır. Bu birlikteliğin yapısı homojen olmadığı gibi;
Herhangi bir sendikanın bir adım daha öne çıkıp, otorite ve disiplini bir ölçüde olsun kontrol edebilme durumu da yok… İrili ufaklı bütün sendikalar “Sendikal Platform” çatısı altında “mutlak eşitlik” temelinde yer alıyorlar.
Söz söyleme hakkı bakımından bu durum anlayışla karşılansa da;
Mesele, eylem alanlarının disiplini ve otorite noktasına gelince… Ciddi zafiyetlere yol açmaktadır. Hemen her sendikanın kolladığı, sempati duyduğu farklı gruplar söz konusu olur eylem alanlarında…
Ve birisinin kolladığına, yekdiğerinin söz geçirmesi mümkün olmaz, dahası “platformun” sözde yara almaması için böyle bir girişimde dahi bulunmaktan geri dururlar.
Böyle olunca da, demokratik hareketlilik karşısında “kontra mevzilerini” iyi tahkim eden siyasi rejimle iktidarları, hareketin en yumuşak karnı olan siyasi önderlik, otorite ve disiplin boşluğunu kullanarak provokasyonlarını devreye sokar ve sonuçta önce “Habeş Ordusu” görüntüsü ortaya çıkar, ardından da kaçınılmaz dağılma…
Bazı marjinal grup veya kişilerin, iktidarda iki yıldır bu toplumu darmaduman eden, halk yararına hiçbir olumlu icraata imza atmayan mevcut iktidara yüklenmek yerine, ısrarla muhalefetteki siyasi partilere yönelik aşağılama, küfür ve saldırılara girişmesinin ardındaki temel dürtü nedir sanıyorsunuz?
Onları toplumsal hareketten uzak tutarak, kitlelerle kucaklaşmalarını önlemek, dayanışma köprülerini atarak, siyasi önderlikle eylem alanlarına kitlesel disiplin ve otoriteyi getirmelerini engellemektir tüm amaç…
Ve doğal olarak siyasi rejim ve iktidarının birtakım marjinal-radikal çıkışlar üzerinden propagandalarını yoğunlaştırarak, kitleleri demokratik mücadeleden ve eylem alanlarından soğutmasını sağlamak…
Sendikal hareketle siyasi muhalefetin tüm koşullanmalarını bir kenara bırakarak ve de behemehal toplum hassasiyetleri noktasında bir konsensüs etrafında uzlaşarak, hareketi yeniden derleyip toparlamak ve demokratik disipline sokmak durumundadırlar. Uzlaşma noktasında geciktikleri her gün, siyasi rejimin halka karşı yeni anti-demokratik mevziler oluşturmasına yol açacaktır.