UBP iktidarı “icraatlarında” hukuksuzluğu adeta gelenek hale getirmiş…
Her defasında hukuk tokadı yemesine rağmen akıllanmıyor.
Tokadı yiyor ama demokratik hukuk kurallarına uygun bir davranış içerisine de girmiyor.
Derebeylik, aşiret, kabile misali yönetmeye(!) çalışıyor devleti ve memleketi…
UBP’de uzun yıllar öncesine dayanan bir saltanat, bir “tek adam sultası” geleneği(!), Ortaçağın da gerisinde bir “yönetim” zihniyetidir bu…
* * *
Prof. Dr. Ufuk Taneri…
Son derece başarılı akademik kariyerinin yanısıra, üstün mesleki donanımı, canlı, atılgan, dinamik, daha büyük başarılara susamış yapısı ve düzgün hanımefendi kimliğiyle sadece üniversite çevresinde değil, toplum içinde de insanların sevgi ve takdirini kazanmış bir şahsiyet…
Bir kadın olarak da, kadınların bir şekilde fazla ön plana çıkmadığı ülkemizde örnek bir profil sergilemekteydi. DAÜ için yapacak daha çok işleri, bilgi ve donanımını aktarabileceği projeleri vardı. Bırakmadılar.
UBP iktidarı, güdümündeki üniversite VYK’sı marifetiyle Ufuk Hanım’ı görevden aldı.
Bunun yanlış olduğuna dair ısrarlı bir hukuk mücadelesine girişti Prof. Taneri ve Alt Mahkemede davayı kazandı…
Lakin… Haklılığı hukuk kararıyla belgelenmesine rağmen, görevine dönemedi. Mahkemeyi kazanıp, siyasi iktidara hukuk tokadını patlattı ama mahkeme kararına kadar geçen sürede, kin ve nefret dolu siyasi bir takım tarafından yıpratıldı.
Ve nihayet dün, bu yazı kaleme alındığı sıralarda bir “Son Dakika” haberi düştü gündeme:
“Yüksek İdare Mahkemesi alt mahkemenin Ufuk Taneri lehine aldığı kararı bozarak Abdullah Öztoprak’ın rektör olduğu hükmünü verdi.”
Sanırım hukuk mücadelesinin ilk aşamasını kazanan ve benim tanıdığım mücadeleci Ufuk Hanım, YİM’in, alt mahkemenin kendi lehindeki kararını bozması karşısında da hukuk yollarını zorlamaya devam edecek. Çünkü Yüksek Mahkemenin son kararında isim zikredilerek “yeni” bir rektör ilanı(!) var ama Alt Mahkeme, daha önce Taneri’yi haklı bulmasına karşın, Prof. Dr. Ufuk Taneri’nin rektör olduğu hükmünü vermemişti.
UBP’nin neredeyse her icraatı “davalık” anlayacağınız.
* * *
Emeklilerin Anayasada yer alan hakları, çalışma hayatının namusu ve bir devletin emeklisine karşı vefasının simgesiydi.
UBP iktidarı bu hakları da ayaklar altına almaya çalıştı. Üstelik bunu yapmayacağına dair, imzalar atmasına, taahhütlerde bulunmasına karşın…
Anayasa Mahkemesine başvurdu emekliler… Ve Yargı, siyasi iktidarın hukuk tanımazlığı karşısında emeklileri haklı buldu, yürütmeyi durdurdu. Yine hukuk tokadını patlattı yani hükümete…
Peki, bu süredeki kayıpları ne olacak emeklilerin?
Veya hukuka aykırı olarak gasbedilen ödeneklerinin yarattığı stres nedeniyle travma geçirenler… Üstelik sırf bu stres yüzünden hayatını yitiren, yorgun yürekleri bu acımasızlığa dayanamayan emeklilerin çektiği ezginin bedelini kim ödeyecek? Bu insanlar devletleriyle nasıl yeniden barıştırılabilecek?
* * *
Tahsin Ertuğruloğlu…
Ülkemiz siyasetinin tanıdığı, düzgün, dürüst, örnek temiz siyasetçilerden… Üstelik UBP’ne iki yıl Başkanlık yapmış, UBP’ni tek başına iktidara getiren oy potansiyelini hazırlamış. Partinin ondan önceki yönetim takımı tarafından başıboş bırakılmışlığını toparlayan kişi… Dışişleri eski Bakanlarından…
Ona ne haksızlıklar yapıldığını tek tek sıralasam, şu gazetenin sayfaları yetmez ve artık halk da biliyor.
Belli ki, şu kokuşmuş sistemin düzgün insanlardan duyduğu rahatsızlığın kırbacı olarak kullandığı UBP yönetiminin, ona yönelik “ihraç” kararını, mahkeme de uygun bulmamış ve haklılığını belgelemiş aldığı kararla…
Tahsin Bey büyük ihtimalle, “tek adam sultasının” hegemonyasındaki bu partiye artık dönmeyecek…
Ama ya geçen sürede yaşadıkları? Kimsenin dil uzatamayacağı itibarına yönelik olarak bazı kapıkullarının cüret ettiği densizliklerin hesabı ne olacak? Belki de yeniden aday olacakken, Parti Başkanlığı yarışına girememesinin bedelini kim ödeyecek?
UBP’nin partiye“ithal ettiği” adamlara(!) bir bakın, bir de sözümona “ihraç ettiği” Tahsin Ertuğruloğlu’nun niteliklerine… Anladınız mı parti ne halde?
* * *
Tahsin Ertuğruloğlu’nu adeta “padişah fermanıyla” infaz edenler, şimdi bu memleketi “yönetmektedirler”.
Bu kadar güven erozyonuna rağmen, acımasızca adam harcamaya devam ederek… Pes doğrusu…