Hiç kuşkusuz dünün en flaş haberi, ABD ve dünyaya yeni tür bir terör sendromu yaşatan El Kaide lideri Osame Bin Laden’in bir askeri operasyon sonucunda öldürüldüğünün bizzat ABD Başkanı Obama tarafından dünyaya duyurulmasıydı.
11 Eylül trajedisi üzerindeki tartışmalar devam ededursun;
Sonuç itibarıyla ABD ve dünya kamuoyunun bu trajik olayın sorumlusu olduğu konusunda üzerinde büyük bir fikir birliğine vardığı Bin Laden’i bertaraf etmiş bulunuyor.
Şimdi El Kaide örgütü dağılır mı, Afganistan’daki başta ABD olmak üzere Batılı diğer güçlerin işi artık daha mı kolay olur, dengeler nasıl değişir;
Ortadoğu’daki petrol rezervlerinin yanısıra, enerji nakil yollarının da bir ucunda bulunan Saddam’ın ardından, binlerce kilometre Doğu’da, yani diğer uçta o kaynakların başındaki bölgede yer alan Bin Laden’in de devre dışı bırakılmasıyla, Uzak Asya’nın enerji kaynakları Batı’ya bu kez daha az sorunlu olarak mı akacak… Bunları göreceğiz.
Hatırladığım kadarıyla 11 Eylül 2001 terör saldırılarının ardından dönemin ABD Başkanı George W. Bush, bu saldırıların karşılığının mutlaka verileceğini ve sorumlularının cezalandırılacağını açıklarken;
Bunun uzun ve yorucu bir mücadele olacağını, enaz bir 10-15 yıl dahi alabileceğini belirtmiş ve bu konuda sabır ve kararlılık gerektiğini belirtmişti.
Gerçekten de tam 10 yıl geçmesi gerekti Bin Laden’in bertaraf edilebilmesi için…
Lakin 11 Eylül trajedisi sebep oldu ve dünyadaki terör algısıyla önlem stratejilerinde köklü değişiklikler olurken;
İlk kez bu tür terör saldırılarını durdurma amacıyla Pentagon’da saptanan “Preventive Strike” denilen “Önleyici Saldırı” stratejisi de, uluslararasındaki bazı tepkilere rağmen yürürlüğe girmiş oldu.
Soğuk Savaş sonrası Rusya’nın da tam toparlanamadığı bir döneme denk geldi ve ABD Batı Avrupalıların yanında, NATO müttefiklerini de “ikna ederek” hem “önleyici saldırı” doktrinini rahatça uyguladı, hem de Washington’da 11 Eylül 2001 sonrası dönemin yeni terör konseptine karşı geliştirilen mücadele stratejilerini yüklenebilecek tarz ve üslupta “Neo-con” ağırlıklı kadro hareketleri önce Cumhuriyetçi Parti’de ağırlığını hissettirdi, ardından da Beyaz Saray’a egemen oldu.
Ve de 11 Eylül 2011 sonrası dönem, gerek bölgesel çatışmalarla nüfuz savaşlarının sıkça yaşandığı, gerekse “yeni dünya düzeni” konsepti çerçevesinde “enerji savaşlarının” da “startının” verildiği bir dönem oldu.
ABD’de Başkanlığa Cumhuriyetçilerin yönetim üslubundan farklı bir tarza sahip olan Barrack Obama gelmesine rağmen de, işin özü itibarıyla Washington politikalarında çok da büyük bir değişim olmadığı ve 11 Eylül trajedisi sonrasındaki dönemin şu veya bu şekilde devam ettiği de anlaşılmaktadır.
Özellikle son beş yılda yaşanan sıcak olayların yoğunluğu, daha bir süre jeostratejik ve politik rahatsızlıklar, isyanlar, ayaklanmalar ve ülkeler bazında köklü yönetsel değişiklik sancılarının devam edeceğini göstermektedir.
Ve tabii Bin Laden’in ölü olarak ele geçirilmesiyle birlikte, tüm dünya çapında muhtemel yeni bir terör misillemesine karşı insanlara sıkıntı verebilecek, hatta psikolojilerini olumsuz etkileyebilecek sıkı tedbirler dizisinin kendisini iyice hissettireceği bir döneme daha tanıklık edeceğimizi düşünmekteyim önümüzdeki birkaç yıl boyunca…
Bakalım… Etkiler, tepkiler, değerlendirmeler ve hadisenin yankılarını biz de tüm dünyayla birlikte izleyip kendi değerlendirmelerimizi yapmaya çalışacağız.
* * *
Bin Laden’in düzenlenen bir askeri operasyon sonucu öldürülmesi bana ayrıca bir önemli hususu daha yeniden hatırlattı.
- ABD ve Batı ne çektiyse, özellikle Soğuk Savaş dönemindeki nüfuz ve hegemonya mücadelelerinde Sovyetlerle dengeyi sağlama, hatta üstünlük elde etme amaçlı olarak kol kola girdiği rejimler ve o dönemde ittifak yaptıkları savaşkan unsurlardan çekti.
Soğuk Savaşın ardından bir dönem iyice palazlandırdığı unsurlar, “görevlerini tamamlamış olmaları” gerekirken, öncelikle bulundukları bölgelerde ve daha sonra da bizzat ABD’ne meydan okumalarıyla Washington’un başına esaslı dert oldular, onu bitmez tükenmez ve yıpratıcı savaşların içine çektiler.
İşte sadece iki tanesi:
- Saddam Hüseyin ve Osame Bin Laden…
Bu konuya yine devam ederiz…