Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, Kıbrısla ilgili açıklaması sadece Güney Kıbrıs’ta değil, Atina’da da geniş yankı uyandırdı…
   Yunanistan Dışişleri Bakanı Dimitris Avramopulos, Davutoğlu’na yanıt verirken “Kıbrıs’ta yeni bir düzen yaratma fikriniz öncelikle Kıbrıslılar tarafından kabul edilmelidir. 1960 Anlaşmaları’nın öngördüğü gibi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı güvence altına alınmalıdır” dedi…
   Avramopulos’un ‘Kıbrıslılar’ diyerek gösterdiği adres bildiğiniz gibi Kıbrıslı Rumlardır…
   Kendilerini adanın tümünün sahibi olarak gördükleri için yıllardan beri hep aynı siyaseti izliyorlar…
   Üzücü olan şu ki; hâlâ eskimiş, bayatlamış bu siyaset anlayışını sürdürmeye devam ediyorlar…
   Avramopulos “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı güvence altına alınmalıdır” sözleriyle de, yeni bir devlet kurulmasına sıcak bakmadıklarını anlatmaya çalışıyor…
   Halbuki; 1975 ve 1979 Doruk Anlaşmaları vardır…
   Kıbrıs sorununun çözümü konusunda hazırlanan tüm planlarda ve ortaya konan tüm fikirlerde yine ‘İki bölgeli, iki toplumlu federasyondan” söz ediliyor…
   Öyleyse; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1960’taki şekliyle devamı mümkün değildir…
   Yunanistan’ın, Kıbrıs sorununu çözmeye, böylece Türkiye ile dostluk ilişkilerini geliştirmeye niyeti varsa; geçerliliğini yitirmiş tezlerden vazgeçilmelidir…
   Sayın Davutoğlu’nun 2013 yılında “Ya Çözüm, Ya Taksim” sözlerini ciddiye almalarını tavsiye ediyoruz…
   Çözüm isteyen insanlar olarak; her iki toplumu da tatmin edecek bir uzlaşının şart olduğunu her fırsatta Kıbrıslı Rumlara anlatmaya çalışıyoruz…
   Son zamanlarda, başka ülkeler de onlara ciddi tavsiyelerde bulunuyor…
   En sonuncusu İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt oldu…
   Güney Lefkoşa’yı ziyaret eden Bildt, Rum meslektaşı Kasullides ile görüştükten sonra yaptığı açıklamada ‘Kıbrıs sorununun çözülmesi halinde yaşanmakta olan ekonomik sorunların daha kolay çözüleceğini’ söyledi…
   Bunun daha açık bir şekilde izahı şöyledir:
   “Kıbrıs sorununu çözmek zorundasınız…”
  Biz, küçük bir adanın bölünmüş kalmasının her zaman için sorun yaratacağını yıllar öncesinden anlamış bulunmaktayız…
   Rumların da bunu anlaması ve bizlerle uzlaşması şarttır…
   Ne var ki; uzlaşmazlığı sürdürürlerse, bizler de kendi evimize bakmalı ve etrafı temizlemeliyiz…
   Bu kadar pislik içinde yaşam sürdürebilmemiz söz konusu değildir…
   Yollar, sokaklar, kaldırımlar, köyler, kentler, ormanlık araziler, dere yatakları, sahiller, yurdun her bir köşesi temizlenmelidir…
   Çevreye zarar verenler için ağır ceza öngören yasalar Meclis’ten geçirilmelidir…
   Trafik kazalarını, hırsızlık, soygun ve cinayet olaylarını asgariye indirecek her türlü önlem alınmalıdır…
   Kaçak iş yaşamına son verilmelidir…
   Kamudaki verimsizliği ortadan kaldıracak önlemler hayata geçirilmelidir…
   Gıda maddelerinin tüketimi öncesinde gerekli sağlık taramaları yapılmalı ve halkın endişeleri ortadan kaldırılmalıdır…
   Çözümün mutlaka bir gün geleceğini bilerek öncelikle evimizi temizlemeli ve kendimizi geleceğe hazırlamalıyız…