Ekonomik gidişatın vahameti hakkında birbirimizle dertleşip duruyoruz… Ülkece hemfikiriz ki “bu böyle gitmez; tedbir şart…” Hepimizin aklında üç aşağı beş yukarı aynı formül var. Tümümüz, tasarrufun şart olduğunda mutabıkız.

Hükümetimiz bütçe açığını azaltmak için tedbir üstüne tedbir alıyor. Memuriyet başlangıç maaşlarını azalttı, ek mesai ödemelerini kaldırdı, maaş artışını frenledi, vergileri artırdı, kurumları tasfiye etmeye ya da elden çıkarmaya yöneldi…

İdare, tasarruf konusunda işi o kadar sıkı tuttu ki, elzem ihtiyaçların giderilmesinde bile sıkıntılar yaşandı. Mesela gün oldu hastanelerde ilaç kıtlığı baş gösterdi; gün oldu yurt dışına sevk edilen hastalar, oralardaki hastanelerin parası ödenmediği için kapıdan geri çevrildi…

Harcamaları azaltmak canımızı yaksa da çoğumuz “tasarruf lobisi”ne hak verdik. Kısıntılara itiraz edenleri pek hoş karşılamadık; hatta arsızlıkla suçladık…

Toplumda ne kadar kesim varsa hepsinin kazancını mercek altına aldık; bu kesimlerin tümünü kanaatkâr olmaya davet ettik.

Milletvekili, bakan ve bürokratları yüksek maaşları yüzünden yerden yere vurduk. Resmi Hizmet Araçları’nı garaja çektirdik. Memurun aldığı maaşı çok, tüccarın verdiği vergiyi az bulduk. Sigortalıyı bile tasarruf çemberine çektik. Ödedikleri vergiyi artırıp, emeklilik yaşlarını yükselttik.

Maliyenin darlığı, kamu harcamalarında kısıntıya yol açtı. Pek çok hizmet bütçe yetersizliğinden aksadı. Sesimizi çıkarmadık. Tasarruf gereken dönemde böyle şeylerin olmasını normal karşıladık.

Ekonomi uzmanlarımız, köşe yazarlarımız, politikacılarımız bu sistemin böyle devam edemeyeceğini anlatıp durdular. Ayağımızı yorganımıza göre uzatmazsak, başımıza daha büyük belalar açılacağı konusunda hepimizi sert bir dille uyardılar.  

Sonuçta ikna olduk, kaderimize razı geldik: “Tasarruf gerekiyorsa, tasarruf yapılacak, işte o kadar” dedik ve beklemeye koyulduk…

Ne var ki, tasarrufla yatıp tasarrufla kalkan; herkesin kazancını abartılı bularak azaltmaya yönelen; kemer sıkma döneminde kamu hizmetlerinde aksama olmasını bile doğal karşılayan “tasarruf lobisi” bir konuyu ağzına bile almıyor. Ne ekonomi uzmanları, ne gazeteciler, ne akademisyenler, ne de yurttaş…

KKTC’de 2011 yılında en çok ihaleye hangi maksatla çıkılmış, biliyor musunuz? Askeri  maksatlarla… Merkezi İhale Komisyonu, en çok Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın ihtiyaçlarını gidermek için girişimde bulunmuş.

İhale sayısı bakımından ilk sırada yer alan GKK yatırımları, harcanan para bakımından ikinci sırada. Sağlık için yaklaşık 30 milyon harcayan devlet, GKK için 24 milyon ödemiş.

Bu kadar sıkışık bir dönemde, askeri harcamalarda kısıntıya gidilmemesi çok garip. Her alanda tasarrufu konuşurken, askeriyeyi tartışma dışında tutmak ise daha da garip.

Sağlıkta tasarruf, eğitimde tasarruf, tarımda tasarruf, ulaştırmada tasarruf… Ama topta tüfekte sınırsız cömertlik... “Meteliğe kurşun sıkmak” dedikleri şey bu olsa gerek.