Bazı sağlık uzmanları; çocukları korkak yetiştirmenin ve her konuda korumaya almanın doğru olmadığını söylerler...
Hatta ileride psikolojik sorunlara yol açabileceğinden söz ederler...
Ve örnek verirler:
“Fırında yemek pişiyor... Çocuğunuz oraya yaklaşmasın diye koruyucu önlem alırsınız... Halbuki; bırakın o sıcak fırına bir kez dokunsun, eli yandığı zaman bir daha yanına yaklaşmayacak ve kendi önlemini kendisi alacak...”
Güzel bir örnek değil mi?..
Bırakın kendi önlemini kendisi alsın...
Çocukların dahi, yaşanan acı olaylardan ders çıkardığını biliyoruz da, büyüklerin; çok daha büyük acılar karşısında neden ders çıkarmadıkları garibimize gidiyor...
Kuzey Kıbrıs’ta yıllar önce ormanlarımızın önemli bir bölümü yangında kaybedildi...
Ondan sonra bu ülkede hayat kalitesi de değişti...
Pınarlar kurudu, kuşlar azaldı, insanlar oksijensiz kaldı...
Böylesi bir felaket başka bir ülkede yaşanmış olsaydı; en kısa sürede dünyanın en modern yangın söndürme olanakları yaratılırdı...
Uçaklar, helikopterler, arazi araçları alınırdı...
Ama burası KKTC...
Burayı yönetenlerin, geçmişte yaşanan büyük acılardan ders çıkarma gibi bir endişeleri yok...
Maaş ödemede, yol yapımında, hatta ineklerin aşılanmasında olduğu gibi, olası bir yangın durumunda Anavatan’dan yardım beklerler...
Ayrıca yaza girerken, kuru otların ve atıl vaziyetteki çöplerin kaldırılması yönünde bir gayret sarfetmezler...
Evet; Anavatan hemen her konuda bizlere yardımcıdır...
Ama yangına müdahalede zaman çok önemlidir...
Hele her tarafı çöplerle kaplı bir ülkede, hava sıcaklığı 40 derecenin de üzerine çıktığında yangın olasılıkları daha da artar...
Dün Girne Boğazı’nda meydana gelen yangın, o bölgede alıştığımız yeşili yok etti...
Kısa sürede bin dönüm arazi, içindeki ağaçlarla birlikte kül oldu...
Dedim ya; bunları umursayan, dert edinen ve önlem almayı düşünen yok...
Kırmızı halı önünde dik duruş onların ‘asli’ görevidir...
Vatan topraklarının yanarak kül olması dert değildir...
Sonunda birileri gelecek ve kurtaracak!..
Ne var ki; bu anlayış değişmediği takdirde, birkaç yıl sonra kurtarılacak birşey de kalmayacak...
Ormanlar, ovalar, dereler, tepeler...
Dağlar, pınarlar...
Herşey yok edildi...
Kurtarılacak ne kaldı ki?..