Toplum yine trafik dehşetiyle sarsılıyor…
Her şey yanlış gidiyor ve sadece “yasak savma” babında göstermelik, palyatif, sözde “önlemler” alınıyor.
Görüyoruz işte güya “eğitim” adına 24 saat içerisinde TV ekranlarından “SÖZ VERDİM” temalı kampanya filmlerinin ne kadar sık yayınlandığını…
Sonuç: “Sıfıra sıfır elde var sıfır”…
Ne sürücüler hız kesiyor, ne de trafik dehşeti…
Son “kazalar” değildir sadece mevzubahis olan… Uzun süredir bu dehşet devam ediyor ve hep söylüyoruz:
- Caydırıcı cezaların can yakmadığı koşullarda, salt “eğitimle” sonuç elde edebilmek imkansızdır.
Cezadan korkmayan sürücünün eğitilmesi de mümkün değildir, eğitsel materyali algılaması da…
Kaldı ki, cezaların caydırıcı olmadığı bir trafik rejiminde, komik cezalar nedeniyle kural dışılık adeta özendirilirken, neden eğitimle kafa yorsun ki yasa-kural tanımayan sürücüler?
Basar gider, ne sizin “SÖZ VERDİM” kampanyanızı takar, ne de caydırıcı ceza olmadığı için kendinin ve başkasının canını…
Cezalardan can yanmadığı için de trafikte canlar gider.
Bu gerçek, yıllarca trafik dehşetiyle boğuşan ve fakat en sonunda doğru tespit ve teşhisler yapıldığı için onu yenmeyi başaran çağdaş ülkelerdeki deneyimlerle sabitlenmiştir.
Oluk oluk asfaltlara akan kanı, toplumun kan kaybını acilen durduracak olan yegâne tedbir caydırıcı cezalardır.
Eğitim, trafikte kriz yönetiminin uzun vadede sonuç veren stratejilerinden sadece biridir.
Eğitimle paralel sert tedbirleri gündeme getirmediğiniz takdirde;
Hem halihazırda akan kan durmayacaktır, hem de yukarıda belirttiğim gibi komik cezalardan korkmayan sürücüler nedeniyle o eğitim, uzun vadede de sonuç vermeyecektir.
Bakın Allah aşkına, trafikle ilgili konferansları, panelleri, seminerleri ve dahi TV programlarını izleyenlerin profiline…
Bir tane trafik teröristi, bir tane kural dışı davranmayı adet haline getiren sürücü görür müsünüz böylesi ortamlarda?
Ben de bazılarına katıldım bu konferans ve programların…
Orada olanlar ağırbaşlı, olgun ve trafikte kurallara harfiyen riayet eden sorumlu vatandaşlardır hep… Bunlar zaten kendi kendilerini eğitmiş ve trafik kurallarının bilincinde olan insanlardır.
Ek bir eğitim almaları gerekmiyor trafik düzenine katkı bağlamında… Sırf trafik terörüne karşı mücadele eden insanlara destek olmak için gidiyorlar bu tür eğitsel etkinliklere…
Siz hiç trafik dehşetiyle ilgili olarak yapılan bir TV programını canlı yayında telefonla arayan bir trafik teröristine veya trafikte kural tanımayan herhangi bir kişiye rastladınız mı?
Arayanlar, genellikle programda söylenenlere katkı yapan, bilinçli ve sorumlu vatandaşlarla, trafik dehşetinin kurbanı olan insanlarımızın yakınları oluyor. Onlar da o dayanılmaz acıları tekrar yaşamamak için mümkün mertebe bu konuların açıldığı platformlardan uzak durmayı tercih etmektedirler.
Ve yine siz hiç;
“Ben bu trafik programından çok etkiledim ve bundan böyle alkollü ve hızlı araç kullanmaya tövbe ettim” diyen telefondaki bir canlı yayın program konuğuna da tanık oldunuz mu?
Olmadınız ve olmayacaksınız da…
Çünkü bu ülkedeki trafik rejiminin sözde “ceza yaptırımları”, kural tanımayan sürücüyü kurallar içine çekmek yerine, daha da kural tanımazlığa teşvik etmektedir.
Onu durdurmaya değil, “hız kesmemeye” özendirmektedir.
Bu şartlarda istediğiniz kadar “söz verdim trafik kurallarına uyacağım” diye kampanya filmi yapın ve oynatın…
Hadise sadece rolde kalıyor…
Ülkemizde kuralsızlığı teşvik eden komik cezaların yer aldığı trafik gerçeğinde ise insan canı asfaltın üzerinde kalıyor.
Ve siz bu kural dışılığın özendirici olduğu şartlarda, uzun vadede sadece “eğitim kampanyalarıyla” sonuç alabileceğinizi sanıyorsunuz.
Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün, bir gazeteci arkadaşımızın artan adli olaylar ve suçları dile getirmesi karşısında;
“Kimse sokağa çıkmazsa sorun çözülür, elin geri zekâlıları” yorumunu fısıldarken, aslında bu zihniyetteki yönetim anlayışının trafik dehşetine bakış açısının da hemen hemen aynı olduğunu bize düşündürüyor. Yani herhangi bir “Bakan Bey” kendisine trafik dehşetiyle ilgili bir soru yöneltildiğinde;
“Kimse Trafiğe çıkmazsa sorun çözülür elin geri zekâlıları” derse hiç şaşırmayacağım.
Battı bu memleket battı… Çırpındıkça daha da batıyor. Çünkü bütün çırpınmalar boş çırpınma, acımasız ve adaletsiz siyasi rejimin batağındaki son çırpınmalar… Üzgünüm… Kaybettik…