Bir defa baştan bir yanılgıyı kamuoyuna pompalamaya çalışanlara şunu söyleyelim ki;
KKTC’ndeki mevcut siyasi rejimin kurucusu ve statükonun ana partisi olan UBP’de meydana gelen her isyanı, önüne birtakım rakamlar koyarak “sekizler, altılar, yediler(!), 77’ler, 10’lar, 14’ler hareketi” gibi nitelendirip, “Tek adam sultasına” karşı 1992 yılındaki ilkeli başkaldırının öncüsü “Dokuzlar Hareketini” çağrıştıracak şekle sokmak hiç doğru değil…
Daha sonra DP’yi oluşturan o değerli insanlar, demokrasi tarihimizdeki saygın yerlerini almışlardır.
DP’nin yaklaşık 20 yıllık seyir defterinde bazı hususlar eleştirilebilir. Lakin “Dokuzlar Hareketi”nin çağdaş demokrasi mücadelesini UBP’de koltuk uğruna başlatılan mürai isyanıyla aynı kefeye koymak haksızlık olur.
Yani, statükonun en kaşar figürlerinin başkaldırısını “Dokuzlar Hareketi”ni çağrıştıracak şekilde takdim etmemeli bence kimse…
Gazetemizde de yer alan meşhur otel görüntülerine bir kez daha bakın… Göremediklerinizi de gözünüzün önüne getirin… Kim bunlar Allahaşkına?
Yeni kabinede koltuk bekleyip de alamayanlar… Görevden alınanlar… Ve kişisel çıkarları uğruna onların peşine takılanlar…
Var mı toplumsal yarar gözeten ve ilkeli duruş denilebilecek bir tavırları?
Daha çağdaş, daha insan odaklı ve daha katılımcı bir siyasi rejim mi istiyorlar?
İnsanın insana kulluk etmediği, partizanlığın tümüyle kökünün kazındığı, adaletli bir paylaşım ve gerçek anlamda demokratik sosyal bir hukuk devleti için mi yola çıktılar?
Yoksa bu ülkede 1974’den sonra başlayan, 1980’li yılların ortasından sonra “parti-devlet” şeklinde “kurumsallaşan” ganimet, yağma, vurgun ve talan düzeninin hesabının sorulması uğrunda kelleyi koltuğa mı aldılar?
Bunlar… UBP içinde daha adil, daha katılımcı ve daha demokratik bir yapı için yola çıkan doğru düzgün politikacıların ipe çekilmesi için darağacı hazırlayanlar ve ağababalarına tabureye son tekmeyi vurması için imkân yaratanlar değil mi?
Bunlar… UBP’de kurulan çağdışı DLG sistemiyle bir korku imparatorluğunun himayesinde “vekil” veya “Bakan” olanlar, olmayı amaçlayanlar değil mi?
Kokuşmuş siyasi sistem ve statükonun hangi çamurunu kurutmak, hangi çağdaş insani değerleri tesis etmek için yola çıktılar, sorar mısınız?
Bir tanesini yazın Allahaşkına… Biz de bilelim bunların ne gibi “ulvi” amaçları olduğunu isyan ederlerken…
Varsa yoksa koltuk, varsa yoksa makam ve kişisel ikbal… Dolayısıyla siyasi rejimin koltuklardaki daha iyi bekçileri olabilme adına İrsen Bey’in küçük bir yönetsel üslup farkını bile sindiremiyorlar.
Bir “Afroza”, ya da bir “Alka Seltzer” alıp içmek yerine, makam kavgasıyla kendi kendilerini deşifre ediyorlar bir yerde… Devam etsinler ve bu halk kimleri seçtiğini daha iyi anlasın…
Ama ne olur… Kimse bunlara, DP’nin “Dokuzlar Hareketi”ni çağrıştıracak tanımlamalarla sempati kazandırmaya çalışmasın…
* * *
Ben de bu siyasi rejime ve kurucusu UBP zihniyetine karşıyım. Ancak UBP’deki bu mürailerin isyanı ne rejime, ne de UBP yönetim zihniyetine karşıdır. Tam da kokuşmuş sistemin “bir numaralı özelliği” olan “kişisel ikbal ve makam” kavgasıdır.
Bunlar bu isyandan kazançlı çıkmamalı… Statükoyla, rejimle, anti-demokratik partizan yapıyla bir dertleri yok çünkü… Kaldı ki o yapının daha da güçlenmesi taraftarıdırlar. Bütün dertleri ise koltuk…
Bu yüzden kimse bana çıkıp da;
“Hayırdır ‘İrsenci’ mi oldun” demesin safça(!)…
Çünkü bu satırların yazarı, ılımlı demokrat bir kişilik olan İrsen Bey’i “ne olursa olsun darbeleme” gibi çirkin hesaplar peşinde olmamıştır hiç… Onun örselenip geri adım atmasının, UBP üzerindeki vesayeti daha da ağırlaştıracağını çok iyi biliyorum ayrıca…
Ve bana “neden isyancıları desteklemiyorsun, UBP iktidardan gitsin istemiyor muydun?” diye soranlara da rahmetli Naci Talat’ın dediğinden… “Kimdir be bunlar da destekleyeceğim” şeklinde bir soruyla aynen cevap veriyorum.
Bu satırlar size ulaştığında UBP içindeki “mürai yeniçeri isyanının” son durumu neydi bilemiyorum. Umarım İrsen Bey bu konuda geri adım atmamıştır.
İş, muhalefetin de bastırmasıyla ciddi anlamda “hükümete güvenoyu” eşiğine gelirse ne olur? Bunu da daha sonra konuşuruz.