Dikkat ettiniz mi, bilmiyorum…

Ne zaman trafik ile ilgili yoğun bir “bilgilendirme” ve “eğitim kampanyası” başlasa, trafik dehşetinde de, tam tersine yoğun bir artış yaşanır.

Adeta inadına ölüme sürer veya ölümle dans eder bazı sürücüler.

Ve sadece kendi canlarına değil, trafik kurallarına uymaya özen gösteren diğer insanların canlarına da kastederler…

Ve yine bu kampanyalar döneminde ölümlü kırımlar da yoğunlaşır.

Yazık ki, hala bu ülke gerçeği ile toplumsal davranış biçimini analiz edemeyen “gullumbura kafalılar” trafik rejimine salt eğitsel reklâm kampanyalarıyla çekidüzen vereceklerini sanırlar.

Her defasında yanılırlar, kafalarını duvara vururlar ama olan, birbirlerine vuran arabalardan cansız bedenleri çıkarılan gencecik fidanlara olur.

Ve de o ateşin düştüğü aile yuvaları yanar kavrulur, ülkeyi yönettiğini zannedenler de onların cenazelerine birkaç çelenk gönderip, birkaç da taziye mesajı yayınlayarak “sorumluluklarını” yerine getirdiklerini sanırlar.

* * *

İnsanın tabiatında var herhangi bir otoriteden gelen telkin veya uyarıların tam tersini yapma güdüsü…

Batı’da da böyledir, Doğu’da da, tüm dünyada da…

Ama bizim toplumda otoriteden gelen faydalı bir telkin olsa dahi, ona karşı çıkmak sözde “erkekliğin” ve “efeliğin” birinci kuralı olarak algılanır.

Bu yüzden trafikle ilgili son dönemlerde AB desteğiyle yapılan ve AB ülkelerinde de olumlu sonuçlar alınan trafik terörü karşıtı eğitim amaçlı “medya” kampanyasının adeta inadına, trafik dehşetinde inanılmaz yükseliş yaşanmaktadır.

Çünkü bizim toplumumuzun, kural dışı da olsa bir davranışı, otoritenin inadına mutlaka yapma hastalığının yanısıra, ülkemizdeki kampanyanın AB ülkelerindeki sonuç alıcı örneklerden önemli bir eksiği de bulunmaktadır:

- Bu eğitsel kampanyalara paralel ağır caydırıcı cezalar…

Dolayısıyla da meselenin sadece uzun vadeli sonuç getirecek ayağı olan eğitim kampanyalarını ne kadar yoğunlaştırırsanız yoğunlaştırın, cezalarla canları yanmayan trafik teröristleri dizginlenemeyeceklerdir.

İşte bazı “gullumbura kafalar” bunu anlamaz, anlamak istemez, anlamak işlerine gelmez.

Pek çok AB ülkesi de trafik dehşeti yaşamıştır yıllarca… Bu tür eğitim kampanyalarına da başvurmuşlardır.

Velâkin… Bu kampanyalara paralel inanılmaz caydırıcı cezaları da gündeme getirmişler ve kararlılıkla uygulamışlardır.

Çünkü her türlü kural dışı “alışkanlığı” artık kemikleştiği için değişmesi mümkün olmayan bir kuşak, eğitimi de reddederek trafikte dehşet saçmaya devam etmektedir. Bunları artık isteseniz de eğitemezsiniz.

İlk etapta çok caydırıcı ve can yakıcı cezalarla onları devre dışı bırakmadığınız takdirde de, eğitim programınız yeni kuşaklar üzerinde sonuç verene kadar çok insanı kaybedersiniz.

Yani kuralsız yaşamayı adet edinen ve eğitimi mümkün olmayan sürücüler halen söz konusuysa trafik rejiminizin içinde;

Onları ancak ağır bir şekilde cezalandırarak sonuç alabilirsiniz ki, onların ardından gelecek olan kuşak bilinçli ve eğitimli olacağından trafikte düzen ve asayiş de sağlanmış olsun.

Eğitim ama özellikle trafikte bilinçlenme süresi birkaç yılda sonuç vermez ve bazen çeyrek asra yanaşan bir zaman gerektirir. E peki biz, yeni gelecek olan “eğitimli kuşakları” beklerken, halihazır trafikte dehşet saçmaya devam eden ve eğitim almayı reddedenleri ne yapacağız?

- Caydırıcı ağır cezalarla durduracağız. Başka çaresi yoktur.

Toplum olarak bir süre hepimizin bu sert önlemlerden biraz canı yanacak ama ölmekten iyidir mutlaka…

Aksi takdirde insanoğlunun tabiatı gereği, bugün eğittiğimizi düşündüğümüz kuşaklar da yetişip birer sürücü olarak yollara çıkınca, ağabeylerinin kuralsızlığını örnek alacaklar ve bütün bu kampanyalar da boşa gidecektir.

Bu gerçeği anlamamak için gerçekten “gullumbura kafalı” olmak gerekir. Daha başka ne denilebilir ki?

 

(NOT: Futbolda Lefkoşa Dükalığı ile Çetinkaya-UBP-Federasyon üçlüsünün “medyadaki fingirnozlarıyla” borazanları son günlerde günah çıkarırcasına “Federasyon Kupası Lefke’nin hakkıydı ama…” diye başlayan yazılar yazmakta dansöz gibi kıvırmaktadırlar. E o zaman madem Kupa Lefke’nin hakkıydı ve mademki o hak şimdi hak sahibinden “hükmen” alınmıştır, kıvırmak yerine kaldırın arkanızı biraz oturtulduğunuz yerden de, bu hakkın nasıl gasbedildiğini araştırın… Hak da yerini bulsun…)