Aklı az çalışan insanlara bazen ‘tarihi gerçekleri’ anımsatmak şart oluyor...

   Kıbrıs Türk halkının “evet” dediği Annan Planı 24 Nisan 2004 tarihinde oylandı...

   Rumlar, ezici bir çoğunlukla bu plana “hayır” dedi...

   Fanatizme yenik düşmeyip “evet” demiş olsalardı, ilk 104 gün içinde Maraş kentinin yanı sıra, Erenköy ve ara bölge kendilerine iade edilmiş olacaktı...

   Yani 6 Temmuz 2004’te turizm kenti Maraş’ta inanılmaz bir hareketlilik başlayacak, ülkeye büyük paralar akacak ve işsizlik sorunu diye birşey kalmayacaktı...

   Kentin yeniden imarı için 2 yıllık bir süreye gereksinim olduğunu düşünün...

   Rumlar, 2006’ta Maraş’ta oturmaya ve turistik otelleri yeniden işletmeye başlamış olacaktı...

   Annan Planı’nı kabul etmiş olsalardı, 6 ay içinde Düzce ve Taşköy, bir yıl içinde ise Ömerli, Kırklar ve Bademli’ye döneceklerdi...

      İkinci yılda Çayönü, Güvercinlik, Akdoğan, Türkmenköy, Gayretköy, Yeşilırmak ve Soli’yi teslim alacaklardı...

   O Yeşilırmak ki; 19’uncu yüzyıldan itibaren Türklerin yaşadığı bir cennet parçası...

   Buradaki insanlar, bırakın köyün Rumlara iadesini ve göçmen durumuna düşmeyi...

   1995-1996 yıllarında gündeme gelen baraj yapımına dahi ‘köy sular altına kalmasın diye’ karşı çıktılar...

   Arazi tespit ve düzeltme çalışması için bölgeye gönderilen dozerlerin önünde etten siper kurmuşlar ve projenin iptalini sağlamışlardı...

   Fakat; aynı insanlar, sırf bu ülkede artık barış olsun ve ada yeniden bütünleşsin diye, köyün tamamının Rumlara teslimini öngören bir plana “evet” dediler...

   Ama olmadı...

   Konuyu yeniden Maraş’a getiriyorum...

   Annan Planı’na “hayır” diyerek, Maraş’ın ilk 104 gün içinde kendilerine iade edilmesini engelleyenler, son günlerde inanılmaz bir panik yaşamaya başladılar...

   Türk tarafının, 1 Temmuz sonrasında Maraş’ı işletmeye açacağı iddiaları üzerine dünyayı ayağa kaldırdılar...

   Radyo ve tv’lerde, gazetelerde, son günlerin en fazla tartışılan konusu oldu Maraş...

   Kıbrıs sorununu çözeceği iddiasıyla Başkanlık koltuğuna oturan, fakat Papadopulos’un mirasına sahip çıkarak Talat’la dahi anlaşamayan Hristofyas ise, kendi halkını yatıştırmaya çalışıyor...

   “Merak etmeyiniz “bunlar farazi senaryolardır” diyor...

   Maraş kökenli Rumlara soğukkanlı olmaları çağrısında bulunurken, ‘Türk liderliğinin oyunlarını’ göğüslemeye hazır olduklarını söylüyor...

   Makarios’tan sonraki Rum lideri Spiros Kiprianu ‘çözümsüzlüğe oynayan’ bir liderdi...

   Yabancılar tarafından sunulan tüm planları reddetti...

   Kıbrıslı Türklerin, dünyadan soyutlanacağını ve çaresizlik içinde teslim olacaklarını hayal etti...

   Sonunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu...

   Rum Dışişleri eski bakanlarından Nikos Rolandis’in sık sık vurguladığı gibi, Rum tarafının, bugüne kadar ortaya çıkan tüm çözüm planlarını reddetmesi nedeniyle ‘bölünmüşlük’ daha da güçlendi...

   Türkiye ve KKTC yönetimi, aylardan beri Rum tarafını, AB’yi ve ilgili diğer ülkeleri uyarıyor...

   Kıbrıs sorununun 1 Temmuz’a kadar çözümü için Türk tarafının ileri adımlar atmaya hazır olduğunu vurguluyor...

   Uluslararası konferans dahil, her türlü ‘çözüm getirici’ organizasyona destek veriyor...

   Çözüm olmaması halinde ise Türk tarafının ‘B Planını’ uygulamaya koyacağı açık bir şekilde vurgulanıyor...

   Öyleyse Hristofyas’ın “bunlar farazi senaryolardır” şeklindeki değerlendirmesi ciddiyetten uzaktır...

   Geçmişte yaşananlardan ders çıkarmamak, koltuk uğruna Kıbrıs’ın köklü ayrılığına çanak tutmaktır...

   Maraş 1 Temmuz sonrasında açılır mı?..

   Bunu net olarak bilemeyiz...

   Ama Türk tarafının bazı adımlar atacağı kesindir...