Birtakım önemli hadiselerin esasına ilişkin hususları değerlendirmek yerine, bazı başka – büyük ölçüde politik – argümanlarla ikincil meseleler üzerinde durarak hadiselerin önemini “piç etmekte” çok ustayız.

Örneğin... Sadece Akdeniz’in değil, dünyanın en güzel küçük ve otantik kıyı kentleri arasında, fiziki çevresi ve tarihsel dokusuyla kesinlikle “ilk beş” sırada yer alan Girne’ye yapılacak gökdelenler konusu...

Konunun esası... Bunların yapılmasının ve o biricik şirin doku ile çevreye üç-beş tane gökdeleni mızrak gibi saplamanın yanlış olup olmadığıdır.

Konuşulması, tarışılması gereken budur.

Toplumun büyük bir kesimi ayağa kalkmış “yanlıştır, bir tür barbarlıktır” diyor... Küçük bir azınlık “doğrudur medeniyettir” diyor...

Nasıl medeniyetse(!) bu tarihsel-kültürel dokunun katledilmesi...

Neyse ama... Nihayetinde meselenin esası üzerinde uygarca tartışılır, doğru olduğunu iddia edenler iddialarını ortaya koyar, yanlış diyenler de dünyada bu konuda yanlışlığı defalarca ve çok acı deneyimlerle yaşanarak kanıtlanmış örnekleri ortaya koyarak kamuoyunu aydınlatırlar.

Aslında sadece Girneliler değil, Kuzey Kıbrıs’ta hemen herkes, bu işin akıl işi olmadığını, gökdelenlere ya da dikey yapılaşmaya kimsenin karşı da olmadığını ancak bu türden yapılaşmaya ilişkin kararların – hele Kuzey Kıbrıs’ta iyice tükenen -  tarihi-sosyal-doğal çevreye zarar vermeyecek şekilde alınması gerektiğini söylüyor...

Işıltılı, yüksek binalar ve modern yapılara sahip Las Vegas, insan eli ve ayağı değmemiş olan bir çölün içine kurulmuştur. Amerika’daki tarihi bir dokunun göbeğine değil...

Dünyanın birçok büyük kentinde, büyük iş merkezleriyle buralarda çalışanları barındıracak daireler de gökdelenlerde yer almaktadır ama... O gökdelenler de söz konusu kentin – varsa eğer – tarihi-kültürel-coğrafi dokusunu bozmayacak şekilde ve  “downtown” denilen yeni alanlar yaratılarak inşa edilmiştir.

Uygarlıkların beşiği Girne’nin tam da kalbine yapılmak istenenler gibi değil yani...

Gidersiniz Las Vegas’ın çöl ortasına kurulduğu gibi, Mesarya’nın artık verimliliğini yitirmiş topraklarında yoktan var edilmiş bir gökdelen kenti yaparsınız, maksat yerine gelmiş olur.

İspanya ve bir ölçüde Yunanistan’ın – adalar hariç – orta ve uzun vadede nasıl turist kaybettiğine, turizmini tarihe dayandıran Malta’nın ise,  o dokuya gösterdiği hassasiyetle turistik gelirlerini nasıl katladığına bir bakmak yeterlidir.

Bu ülkede de birtakım insanların kafası, kısa vadeli kazanç kaygularıyla çalışabilir. Lakin gelecek nesillere kimsenin bu gaddarlığı yapmaya hakkı yok...

Gidin efendim, yapın gökdelenlerinizi toprakları pudraya dönüşen ve tarihi-doğal çevreye ilişkin zenginliği olmayan verimsiz araziler üzerine...

Niye körleyeceksiniz ki asırlardan günümüze ve çocuklarımıza miras kalano güzelim orijinal tarihi dokuyu?

Gelelim esas meseleye..

Yukarıda benim de birkaç paragrafta anlatmaya veya savunmaya çalıştığım esasa ilişkin argümanlara “Girne’ye gökdelen lobisinin” getireceği doğru dürüst bir sav yok... Tarihi-kültürel  mirasın katledilmesi karşısında kimin ne argümanı olabilirdi ki zaten?

İşte tam da bu yüzden “Girne’ye gökdelen lobisi” konuyu esastan saptırarak ilgisiz alakasız bir “argüman” ve maniplasyona başvuruyor.

“Neymiş” efendim... “Bir zamanlar çok katlı bina yapılmasına onay verenler, şimdi buna karşı çıkıyorlarmış da ... Bu ne büyük bir çelişkiymiş”...

Yani bu tür bir hedef şaşırtmanın Girne’ye gökdelen yapılmasının doğru olup olmadığıyla ilgisi ne?

Diyelim ki, bugün gökdelen yapılmasına karşı çıkan filanca kişi bir zaman karşı çıkmadı buna ama şimdi çıkıyor.. Bir iş, bir icraat hatalıysa eğer, şu veya bu kişinin zaman içinde bu durum karşısındaki tutumunun değişmesi nedeniyle, o iş “doğru” mu olur yani? 

Haa... O kişiye politik hesaplarla bu konu dışında yüklenebilirsiniz. O ayrı...“Ancak  birileri neden fikir değiştirdi” eleştirilerini, “Girne’ye gökdelen yapılsın” iddiasını doğrulayacak bir argüman olarak kullanamazsınız.

Gülerler size... Kaldı ki, Girne’ye gökdelen yapılmasının doğru olup olmayacağı tartışmasıyla ilgisi alakası olmasa bile, bu konuda “fikir değiştirmekle itham edilen” politik şahsiyetler de “kesinlikle böyle bir onay verilmemiştir” demektedirler.

O zaman bırakalım bu “kim zamanında ne söyledi, şimdi ne söylüyor” türünden softa şaşırtmalarını da esasa gelelim...

Esasında da, Girne’ye gökdelen yapılmasının hata olduğu aşikardır.