Hükümet yetkilileri bazı rakamlar açıklıyor...

   Gelirler artmış, bütçe açığı azalmış, halkın refahında artışlar sağlanmış diyorlar...

   Hatta fert başına düşen milli gelirin 16 bin dolara yükseldiğini iddia ediyorlar...

   Bizi yönetenler öyle diyorsa; gerçekler acaba öyle midir?..

   Elbette değildir...

   Merkez Bankası verilerine göre; son iki yılda bireysel kredilerde, yani borçlanmalarda yüzde 70 artış olmuşsa, refah seviyesi yükselmiş mi oluyor?..

   Vatandaşın gelirlerinde azalma olmasaydı, borçlanma kredilerinde patlama yaşanır mıydı?..

   Kısa bir süre önce KADEM’in yapmış olduğu araştırma sonuçları ile Merkez Bankası verileri uyuşuyor...

   Ve bu durum bizlere, ekonomik krizin giderek derinleştiğini gösteriyor...

   Ülkenin dört bir yanından şikayetler geliyorsa...

   Narenciye üreticisi, patates ve soğan üretici ilk defa bu kadar kötü bir duruma düştüğünü açıklıyorsa...

   Taksiciler, konfeksiyoncular, berberler, çiçekçiler, kayıt dışılık yüzünden iflasa sürükleniyorsa...

   Belediye çalışanları maaşlarını alamıyor, sosyal yatırımları birkaç yıldan beri yatırılmıyorsa...

   Ekonomik kalkınmadan veya refah seviyesinin artmasından söz edemezsiniz...

   Görünen köy, kılavuz istemez derler...

   Hemen her taraf çökmüş, kokmuş vaziyettedir...

   Sağlam olduğunu söyleyebileceğimiz ve gururlanabileceğimiz hiçbir şey kalmadı...

   Güney Kıbrıs’ta ticari bankalardan kaçan mevduat sahipleri, küçük köy kooperatiflerine sığınırken, kuzeyde Kooperatif Merkez Bankası’ndan çekilen kredilerin geri ödenmesi konusunda hiçbirşey yapılamıyorsa iki kez düşünmek gerekmez mi?..

   İnsanın böylesi bir durum karşısında uykularının kaçması gerekir...

   Bunu yapmaz ve hayali rakamlarla refah seviyesinin yükselmesinden söz ederseniz, hiç kimseyi inandıramazsınız...

   UBP içindeki tepkilerin temelinde de bu gerçek vardır...

   Milletvekilleri köylere gidemez, çarşıda yürüyemez oldu...

   Tabandan gelen tepkileri dikkate alarak, seçim zamanı verilen sözlerin yerine getirilmediğini korkusuzca söyleyebilecek duruma gelmişlerse...

   Gerçek durumu anlamak zor değildir...

   Kıbrıs Türk halkı; kendi kurum ve kuruluşlarına sahip çıkmalıdır...

   Hele Koop Süt’e...

   Bu kuruluşu zarara sokan çalışanlar değildir...

   Bu kuruluşun zarara girmesinin temelinde kötü yönetim vardır...

   Vurgunlar, soygunlar vardır...

   Yapılması gereken ilk iş; vurgunları ve soygunları ortaya çıkarmak, sorumlulardan hesap sormaktır...

   Yapılması gerekenleri yapmadan, kapıya kilit vurmaya yönelmek işin kolayıdır...

   Ama bu kadar insanı bir çırpıda aç bırakmak suretiyle başarıya ulaşılamaz...

   Bir süre önce, çalışanların maaşlarında fazlalık olduğu söylenerek  azaltmalar yapıldı...

   Onlar da buna karşı çıkmadı...

   Şimdi “ne yapalım zarar devam ediyor” diyerek, bu insanları kapı önüne koyma hakkınız yoktur...

   Çalanlar, vuranlar ense şişirip, boy göstermeye devam ederken...

   Evine ekmek götüremez durumdaki insanlara daha fazla kötülük yapılamaz...

   Eğer ‘yönetme becerisi yoksa’, bunu itiraf etmek doğru olandır...

   “Biz beceremedik” deyip, çekilmek de siyasi seçenekler arasındadır...

   Ve Avrupalı kültürün bir gereğidir...