Allah mahkemeye düşürmesin insanı… Herşey o kadar yavaş ki…  Üst üste yığılmış bilmem kaç yüz dosya... Sıra bekleyen bilmem şu kadar dava...

Hep bunlar sıralanmaz mı!... Ve hemen ardından da, “Gecikmiş adalet, adalet değildir” deyivermezler mi!…

En azından son dönemde grevler de eklenerek, mahkemelerin yavaşlığından ve tıkanıklığından hep dem vurulmaz mı?

 “Yargılama Sürecinin Hızlanması İçin Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğünde Yapılabilecek Değişiklikler”

Bu bir makale konusu…  Bu konuda yazılacak makalelerle,  Merhum Başsavcı Yardımcısı Mehmet Ali Şefik’in ölümünün 8’inci yıldönümü anısına bir yarışma düzenlenmiş. Bir de sınır getirilmiş yarışmaya katılacaklara. Stajyer veya meslekte henüz beş yılını doldurmamış avukatların katılması amaçlanmış. Yani yarışmanın konsepti, geleceğin hukukçularının yargı sürecinin hızlandırılmasına ilişkin ne öngördükleri üzerine kurulmuş…

 Ama ne kadar acı ki, ödül töreni yarışmaya tek bir katılımın dahi olmamasından dolayı yapılamamış...

Merhum Mehmet Ali Şefik’in saygıdeğer eşi, Yüksek Mahkeme Hakimi Narin Ferdi Şefik ise haklı olarak çok üzülmüş bu duruma. Yarışmaya başvurabilecek nitelikte 300 hukukçu olmasına rağmen kimsenin katılmamasından ve ödül töreninin yapılamamasından büyük üzüntü duyduklarını da dile getirmiş…

Şimdi neresinden tutarsınız bu kayıtsızlığı, bu umursamazlığı…

Öncelikle bu 300 genç hukukçu arkadaşımıza bazı sorular sormak geliyor içimden.

Mesela bir hukukçuysanız, kusursuz bir uygulayıcı olmakla beraber aynı zamanda fikir üretici olmanız da gerekmez mi?

Ya da hukuk, baştan aşağı bir muhakeme işiyse, yok mu “hızlı yargıyla” ilgili bir muhakemeniz?

Ayrıca hukukçuysanız, herşeyi bilen olmayabilir ama herşeyi düşünebilen olup, yok mu yine bu konuda bir düşünceniz?

Öte yandan bazı endişeler de taşımıyor değilim!

Örneğin memleketimizde ya hukuk fakültelerinden mezun genç nesil hukukçularımızda ciddi problemler bulunmakta, ya da memleketin genel salgını, bu meslek grubumuzu da bulaşarak “umursamazlar” kervanına dahil etti…

Her iki durumda da olay daha da vahim bir hal alıyor şüphesiz…

Silkinin ve kendinize gelin ey arkadaşlar. Size, genç nesle ihtiyacımız var. Bu hantallık, bu “bana ne”ci yaklaşımla ne siz, ne de biz, özetle hiçbirimiz bir yere varamayız.

Bu arada en azından gelecek yılın yarışma konusunu ne olur atlamayın. Makale konunuz “KKTC’de grev hakkı” olarak açıklandı.

Ama yine yazmayacaksanız şimdiden söyleyin de “greve doymayan” sendikalara da yarışmaya katılma hakkının tanınmasını bari teklif edebilelim…